Kamu Mali YönetimMali Yönetim Yargı Kararı

Hazine lehine karar verilen davaların karar ve ilam harçları

mevzuat-7

Karar Tarihi : 30.1.1984

Karar No : 4319/1

KONU

Hazine lehine karar verilen davalarda mükelleflerince süresinde ödenmeyen veya ödenmeyeceği anlaşılan karar ve ilam harçlarının, Hazine alacaklarının gecikilmeksizin tahsiline olanak sağlanması bakımından daha sonra asıl alacak ile birlikte gerçek mükellefinden tahsil edilmek üzere Hazine tarafından ödenip ödenemeyeceği hususunda Sayıştay görüşünün saptanmasına ilişkin Maliye ve Gümrük Bakanlığı istemi.

MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞININ KONU İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ

Yapılan çağrı üzerine toplantıda hazır bulunan Maliye ve Gümrük Bakanlığı Temsilcisi, Muhakemat Genel Müdürlüğü Hukuk Müşaviri ………… tarafından yapılan açıklamada:

“492 sayılı Harçlar Kanununun 13’üncü maddesine 2588 sayılı Yasayla eklenen (j) bendiyle, Genel Bütçeye dahil idarelerin yasaya ekli 1 ve 3 sayılı tarifelerine giren bütün işlemlerinin harçtan istisna edilmesi öngörülmüş olmasına rağmen, Yasanın diğer maddelerinde ve özellikle 28’inci maddesinde, bu hükme paralel bir değişiklik yapılmadığından, uygulamada büyük aksaklıkların ortaya çıktığı, davacısı Devlet olmayan davalarda, davayı kaybeden karşı tarafın genellikle, hiç bir harç yatırmadan ve ilamı almadan ortadan kaybolduğu, söz konusu ilamlardan doğan Hazine alacağının, takip ve tahsili için öncelikle bunların ilgili mahkemelerden alınıp tebliğ edilmesi gerektiği, oysa mahkemelerin, 492 sayılı Yasanın 28’inci maddesine gerekçe göstererek harcı yatırılmayan ilamları vermedikleri aynı Yasanın 13’üncü maddesinin (j) bendi karşısında bu tür karar ve ilam harçlarının Hazinece karşılanabilip karşılanamayacağı hususunda tereddüde düştüklerinden ödeme yapamadıkları ve bu yüzden bir çok takibatın fiilen durduğu, sözü edilen karar ve ilam harçlarının 492 sayılı Yasanın 37’nci maddesi gereğince vergi dairelerince tahsili olanağı bulunmaktaysa da, vergi dairelerindeki iş yükünün fazla olması ve genellikle küçük meblağlardan oluşan karar ve ilam harçlarının takip ve tahsiline öncelik vermemeleri nedeniyle, bu yolun da çok ağır işlediği, sonuçta vergi dairelerince tahsil edilse bile genellikle aradan geçen süre içinde ya borçlunun bulunmadığı ya da diğer sebeplerle borcun tahsili olanağının kalmadığı oysa, bu tür harçların Devlet bütçesinden karşılanması halinde takip ve tahsilat işlemlerinin daha süratle yürütüleceği; zaten alacağın tahsili sırasında bu para borçludan alındığından sonuçta bir Hazine zararının da söz konusu olmayacağı, kaldı ki, harcın yatırılması sırasında da Hazineden çıkan bir meblağın bulunmadığı, çünkü borç miktarı kadar paranın Hazine hesabına bir taraftan gider diğer taraftan gelir yazıldığı, bir başka ifadeyle Hazinenin bir biriminden diğerine hesaben aktarma yapıldığı” ifade edilmiştir.

Diğer taraftan, kendisine yöneltilen:

– Hazinenin davalı ya da davacı olduğu davalarda temsil görevi Muhakemat Genel Müdürlüğüne verildiğine ve Hazine lehine sonuçlanan bir davaya ilişkin ilamın infaza konması da bu Müdürlüğün görevleri meyanında bulunduğuna göre, ilamın infazına ilişkin söz konusu hizmetin görülmesi sırasında yasaların öngördüğü harç ve diğer masrafların ödenmesinin gerekip gerekmeyeceği ve bahsi geçen harçların ödenmesi konusunda saymanlıklarca tereddüde düşülüp düşülmediği,

– 492 sayılı Yasanın 13’üncü maddesinin (j) bendi hükmüne rağmen, karar ve ilam harçlarının ödenmesi konusunda mahkemelerce bir icbar vaki ise, bu konuda Adalet Bakanlığı nezdinde girişimde bulunup bulunulmadığı,

– 492 sayılı Yasanın 28’inci maddesinde geçen “ilgili” tabiriyle, sadece Hazineye muhatap olanların mı yoksa her iki tarafında mı kastedildiği,

– Kişi aleyhine sonuçlanan davalara ilişkin olarak ilgilisinden tahsili gereken harçların takip ve tahsili hususu vergi dairelerine bildirilmektedir. Vergi dairesinin bu tür takibata geçebilmesi için ilgili ilamı mahkemeden istemesi doğal olduğuna göre, vergi dairelerine bu şekilde intikal ettirilecek ilamlara dayanılarak takibat yapılmasının mümkün olup olmadığı,

Hazine lehine hükmedilen dava sonucunda, ilamı talep eden Maliye ve Gümrük Bakanlığınca 492 sayılı Yasanın 28’inci maddesi uyarınca yatırılan karar ve ilam harcının, asıl alacağa ilavesi suretiyle tahsili yoluna gidildiğinde, ilamı talep edenin kendisi olmadığı gerekçesiyle borçlu tarafından bir itiraz vaki olması halinde, ne gibi bir işlem yapılacağı,

– Asıl borcun da tahsil edilmemesi durumunda karşı taraf adına yatırılan karar ve ilam harcı nedeniyle bir Hazine zararının söz konusu olup olmayacağı,

– Mükellefi olmadığı bir paranın Hazinece ödenmesinin program bütçe ilkelerine ve 492 sayılı Yasanın 13’üncü maddesinin (j) bendi hükmüne aykırı düşünüp düşmeyeceği,

yolundaki sorular, anılan Bakanlık Temsilcisi tarafından:

Devlet hizmetinin bir bütün olduğu ve yarıda bırakılamıyacağı, göz önünde bulundurulduğunda, Hazinenin davalı ya da davacı sıfatıyla muhatap olduğu davaların başlangıcından hukuki sonuçlarının alınmasına değin yürütülen hizmetlerin aksatılmadan sürdürülmesi gerektiği, bu hizmetin görülmesi amacıyla kaçınılmaz bir takım giderlerinin yapılmasının doğal bulunduğu, ancak, 492 sayılı Yasanın 28’inci maddesi kapsamına giren harçların Devlet bütçesinden ödenmesi konusunda tereddüde düşüldüğünden, konunun Sayıştay’a intikal ettirildiği ve bugüne kadar hiçbir ödeme yapılmadığı, bu yüzden saymanlıklardan vaki bir itirazın söz konusu olmadığı,

– 492 sayılı Yasanın 28’inci maddesi hükmü karşısında konunun Adalet Bakanlığına iletilmesinde yarar görülmediği,

– Yine aynı Yasanın 28’inci maddesinde, karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez denildiğinden, hangi taraf olursa olsun, ilamı talep edenlerin “ilgili” kapsamında düşünülmesi gerektiği,

– Süresinde ödenmeyen harçların tahsili hususunun vergi dairelerine bir yazı ile bildirildiği, 492 sayılı Yasanın 37’nci maddesinin öngördüğü bu usul nedeniyle mahkemelerin vergi dairelerine ilam göndermedikleri,

– Hazine alacaklarının icra yoluyla takibinde, icra dairelerince, mahkeme karşı tarafa yükletilen alacaklar ile yasal olarak borçlunun ödenmesi gereken her türlü giderlerin de ilavesi suretiyle alacağın tahsili yoluna gidildiği, tamamen yasalara uygun bulunan bu şekildeki bir takibatta karar ve ilam harçlarıyla ilgili herhangi bir itirazın söz konusu olmaması gerektiği, olsa bile, bu itirazın 492 sayılı Yasanın 13’üncü maddesinin (j) bendi karşısında geçerliliğinin bulunmayacağı,

– Karar ve ilam harcı olarak Hazine tarafından yatırılan paralar, bir başka bakanlık bütçesine değil; yine Hazineye gelir kaydedildiğinden, bu uygulamanın program bütçe sistemine ters düşen bir yönünün bulunmadığı, ayrıca, sonuçta asıl borçlusundan geri alınacağından, bu ödemeler nedeniyle 492 sayılı Yasanın 13’üncü maddesinin (j) bendi hükmünün de ihlal edilmemiş olacağı,

biçiminde cevaplandırılmıştır.

KONU İLE İLGİLİ MEVZUAT

492 sayılı Harçlar Kanununun;

13’üncü maddesine 2588 sayılı Kanunun 3’üncü maddesiyle eklenen (j) bendi,

28’inci maddesinin (a) bendi,

37’nci maddesi,

1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanununun 7’nci maddesi;

İNCELEME

Konu ile ilgili mevzuat ve bu husustaki Daire Kararı incelenip, Maliye ve Gümrük Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle gereği görüşüldü:

492 sayılı Harçlar Kanununun 13’üncü maddesine 2588 sayılı Kanunla eklenen (j) bendinde, genel bütçeye dahil idarelerin bu Kanunun 1 ve 3 sayılı tarifelerine giren bütün işlemleri harçtan müstesna tutulmuş, yapılan ilavenin parantez içindeki kısmında da, bu işlemlerin hesaplanacak harçlarının genel bütçeye dahil idarelerin haklılığı nispetinde karşı taraftan tahsiline ilgili merciinde karar verileceği belirtilmiştir. Yapılan atıf uyarınca, 1 sayılı tarifede yer alan işlemler meyanında bulunan kara ve ilamlar bakımından da genel bütçeye dahil idarelerin muaf oldukları kuşkusuzdur.

Ne var ki, aynı Kanunun 28’inci maddesinin (a) bendinde, karar ve ilam harçlarının dörtte birinin peşin, geri kalanının kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödeneceği belirtildikten sonra karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmeyeceği hükme bağlanmıştır. Yine aynı Kanunun 37’nci maddesinde, her ne kadar, süresinde ödenmeyen harçların, ilgili mahkeme ve daireler tarafından sürenin sonundan itibaren onbeş gün içinde bir yazı ile o yerin vergi dairesine bildirilmesi suretiyle tahsili öngörülmüşse de, Maliye ve Gümrük Bakanlığının gerek yazısından gerekse temsilcisinin izahatından iş hacimleri nedeniyle vergi dairelerince harçların kısa sürede tahsilinin mümkün olmadığı ve bunun sonucu olarak Hazine lehindeki ilamların tebliğe çıkarılamadığı, alacakların tahsilinin uzun süre sürüncemede kaldığı anlaşılmaktadır.

1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanununun 7’nci maddesinde, Devlet masrafı, bütçe dahilinde Devlet namına ifa edilen veya özel bir kanunla ifası taahhüt olunan bir hizmet ve hususat karşılığı olmak üzere Devlet zimmetinde tahakkuk eden borç olarak tanımlanmış olup; 4353 sayılı Maliye Bakanlığı Başhukuk Müşavirliğinin ve Muhakemat Genel Müdürlüğünün Vazifelerine, Devlet Davalarının Takibi Usullerine ve Merkez ve İller Kadrolarında Bazı Değişiklikler Yapılmasına Dair Kanun uyarınca Devlet namına ifa edildiğinde kuşku bulunmayan Hazine alacaklarının takibi zımnında karar ve ilam harçları için Hazine tarafından yapılacak ödemelerin Devlet masrafı sayılmaması mümkün değildir. Bu tür ödemelerin, hizmetin gerektirdiği masraflar olması itibariyle anılan madde, Hazine alacaklarının geciktirilmeksizin tahsiline imkan sağlanması bakımından mükelleflerince ödenmeyen karar ve ilam harçlarının Hazinece ödenmesini engelleyici bir hüküm değildir.

Hazine lehine karar verilmiş olması halinde, ilamı istemek durumunda olan tarafın Hazine alacağı tabiidir. Her ne kadar söz konusu 13’üncü maddeye 2588 sayılı Kanunla eklenen (j) bendiyle genel bütçeli idareler 1 ve 3 sayılı tarifelere giren işlemler meyanında bulunan karar ve ilamlar bakımından harçtan müstesna tutulmuşlarsa da, 28’inci maddenin (a) bendinde karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilam verilmeyeceğinin belirtilmiş olması karşısında Hazine alacaklarının sürümcemede bırakılmayarak bir an önce tahsili için ilgililerince ödenmeyen harçların Hazinece ödenmesinde hizmetin gereği bakımından sakınca bulunmamaktadır. Bu durum, tediyede bulunanın da tahsilatı yapanın da Hazine olması nedeniyle Hazineden fiili bir para çıkışı sonucunu doğurmadığı gibi sureta yapılan masraf dahi bilahare ilama bağlı asıl alacak ile birlikte gerçek mükellefinden tahsil edilecektir.

SONUÇ

Hazine lehine karar verilen davalarda mükelleflerince süresinde ödenmeyen veya ödenmeyeceği anlaşılan karar ve ilam harçlarının, Hazine alacaklarının gecikmeksizin bir an önce tahsiline imkan sağlanması bakımından daha sonra asıl alacak ile birlikte gerçek mükellefinden tahsil edilmek üzere Hazine tarafından ödenmesinde sakınca bulunmadığına çoğunlukla karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.