Kamu Mali YönetimMALİYE MEVZUATI

1050 Sayılı Muhasebe-İ Umumiye Kanununun Değerlendirilmesi-2

defter-1

1050   SAYILI   MUHASEBE-İ   UMUMİYE   KANUNUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ

Söz konusu düzenlemelerin genel gerekçelerinin incelenmesi sonunda
da görüleceği üzere: 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu, yaklaşık

(80)  yıldır  ülkemizin  mali  anayasası  niteliğini  sürdürebilme  başarısını göstermiş, mali yönetimimizin hukuki dayanağını oluşturmuştur.

Anılan Yasanın bu başarıyı sergileyebilmesinde ; oldukça uzun bir süreçte   edinilen   deneyimlerin   olumlu   yönde   ve   ciddiyet   içinde değerlendirilmesi aşamalarından sonra kanunlaşmış olmasının önemli rol oynadığı düşünülmektedir.

Diğer yandan, bu Yasanın :Devlet giderlerinin yapılmasında, ita amirigider  tahakkuk  memuru-sayman  üçlüsünün  görevlendirilmesi  suretiyle, Devletin yapılanmasında benimsenen “kuvvetler ayrılığı ilkesi”ni çağrıştıran bir anlayışın, görev ve yetkilerin kötüye kullanımına meydan vermeksizin güçlerin sac ayağı oluşturacak şekilde sağlam bir hizmet anlayışı zeminine oturtabilmiş olmasının, göz ardı edilemeyecek derecede önemli bir özellik olduğunu belirtmenin, gerekliliğine inanılmaktadır.

1050  sayılı  Yasanın 13.  maddesinin  gerekçesinin  tetkikinden  de
anlaşılacağı üzere, Devletin giderlerinin yapılması ve Devlet gelirlerinin elde
edilmesi hususlarının, sorumluluk altında yürütülmesinin mali yönetimin en
önemli kuralarından birisi olarak benimsenmesi, Devlet hazinesinden yolsuz
para çıkmasında, hazineye ait paraların Devlet kasasına girmemesinde ilgili
ve görevli olanların derece, derece sorumlu sayılmalarının öngörülmesi, bu
Yasanın Devlet mallarının üstün bir anlayış ve ciddiyet içinde korunmasına
ve idaresine öncelik verdiğini tereddütsüz olarak göstermektedir.

1050 sayılı Yasanın bu özelliklerinin öne çıkmasında, bu Yasanın hükümleri kadar, Devlet ‘in varlık sebebini oluşturan hizmetin yasalarla belirlenmiş standartlar çerçevesinde yerine getirilmesi hususunda: Devlet ciddiyetine yakışır nitelikte ve liyakat ilkesi ışığında oluşturulmasına önem ve öncelik verilen Saymanlık Kurumunun, Saymana yüklenen kusursuz sorumluluk  gibi  ağır  bir  baskı  unsuruna  rağmen,  olumlu  katkılarını belirtmenin de, bir görev olduğu kanaatini taşımaktayız.

Ancak  bu  belirlemelerin  yanında:  Bu  Yasanın  yürürlüğe  girdiği
tarihten bu yana ülkemizde ve dünyada yaşanan gelişmeler ile gelecekte
yaşanabileceği beklenen gelişmeler dikkate alındığında ve özellikle Avrupa
Birliğine tam üye olma sürecinin de kaçınılmaz kıldığı ve hızlandırdığı
yeniden yapılanma ortamında; ihtiyaç duyulan, uluslar arası standartlar ve
Avrupa Birliği normlarına uygun bir mali yönetim ve kontrol sisteminin
oluşturulması ihtiyacının da vurgulanması gerekmektedir.

Bu açıdan bakıldığında, 1050 sayılı Kanunun: Özellikle kapsamının
darlığı, bütçe sınıflandırmasının ve muhasebe sisteminin, mali yönetimin ve
kamu oyunun ihtiyaç duyduğu bilgileri arzulanan nitelikte sağlamakta ve
özellikle   uluslar   arası   münasebetlerde   doğru   ve   gerekli   iletişimin
kurulmasında önem arz eden aynı dilin konuşulması hususlarında yetersiz
kaldığını   ifade   etme   zorunluluğu   ortaya   çıkmaktadır.   Ayrıca   kamu
harcamalarının   yapılmasında   görevli   olanlar   arasında   görev-yetki   ve
sorumluluklar açısından, bulunması gereken adil ve sağlam bir dengenin

kurulamamış olması, ita amirlerinin bilinen istisnalar dışında, kural olarak mali sorumlulukları bulunmazken; gider tahakkuk memurları ile saymanların sorumluluklarının tespitinde kusursuz sorumluluk ilkesinin uygulanması, mali   yönetimimizin,   konuyla   ilgili   hukuk   kuralarıyla   açıklanmasında oldukça zorlanılan önemli bir zafiyetini oluşturmaktadır.

Çağdaş   bir   kamu   mali   yönetim   ve   kontrol   sisteminin   alanı
belirlenirken; kamu kaynağını herhangi bir şekilde kullanan tüm kurum ve
kuruluşların kapsama dahil edilmesi ilke olarak kabul görmektedir. Ayrıca,
kalkınma planları ile bütçeler arasındaki ilişkinin güçlendirilmesi ve çok yıllı
bütçe  sisteminin  getirilmesi,  bütçe  kapsamının  bütün  kamu  idarelerini
kapsayacak şekilde tespiti, parlamento tarafından bütçe hakkının en iyi ve
etkin olarak kullanılabilmesi, mali saydamlığın ve hesap verilebilirliğin
sağlanması, görev-yetki ve sorumlulukların açık ve anlaşılır bir şekilde
belirlenmesi,  özellikle  harcama  sürecinde  yetki-sorumluluk  dengesinin
kurulması,  yüklenilen  sorumluluğun,  idari,  cezai  veya  mali  yönden
taşıdıkları niteliğin ve sorumlulukları tayin mercilerinin tereddüde meydan
vermeyecek   biçimde   saptanabilmesi,   etkin   bir   denetim   sisteminin
oluşturulması,  çağdaş  bir  kamu  mali  yönetim  ve  kontrol  sisteminde
bulunmasında zorunluluk olduğu düşünülen hususlardır.

Açıklanan   hususların   gerçekleştirilebilmesi   için   öncelikle,   mali
yönetim ve kontrol sistemine ilişkin temel oluşturacak Yasanın; Anayasanın
ilgili hükümleri, kamu yönetimine ilişkin temel teşkil eden düzenlemeler,
kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilatına ilişkin düzenlemeler, Sayıştay’la
ilgili   düzenlemelerin   birbirleriyle   çelişmeyen   uyumlu   bir   bütünlük
oluşturacak bir hukuk sisteminin kurulmasının sağlanması gerekir. Ayrıca,
olması  gerekenlerin  yasal  alt  yapısının  mükemmel  bir  ahenk  içinde
kurulabilmesinin bile belirlenen hukuki standartların zamanında ve doğru
biçimde   uygulamasının   sağlanamaması   halinde   beklenen   başarının
yakalanmasının  mümkün  olamayacağının  bilincinde  olma  zorunluluğu
unutulmamalıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.