Vergi Usul Kanunu

Mükellef Memur Vasıtasıyla Yapılan Tebligatı Kabul Etmek Zorunda mı?

yargı kararı-9

Mükellef Memur Vasıtasıyla Yapılan Tebligatı Kabul Etmek Zorunda mı?

T.C.
DANIŞTAY
3. DAİRE
E. 2010/6347
K. 2012/1146
T. 9.4.2012
• AMME ALACAĞI ( Şirketten Tahsil İmkanı Kalmayan – Kanuni Temsilcinin Adresi Bilindiği/2 no.lu İhbarname Bu Adreste Tebliğ Edilmeden Şirketin Ticaret Siciline Kayıtlı Adresinde Tebliğ Edilememesi Nedeniyle İlan Yoluyla Tebliğinde Hukuka Uygunluk Bulunmadığı )
• ŞİRKETTEN TAHSİL İMKANI KALMAYAN AMME ALACAĞI ( Ortak Sıfatıyla Düzenlenen Ödeme Emrinin İptali – 2 no.lu İhbarnamenin Şirketin Ticaret Siciline Kayıtlı Adresinde Tebliğ Edilememesi Nedeniyle İlan Yoluyla Tebliğinin Hukuka Aykırılığı/Kanuni Temsilcinin Adresi Bilindiği
• İLANEN TEBLİĞ ( Şirketten Tahsil İmkanı Kalmayan Amme Alacağı – Kanuni Temsilcinin Adresi Bilindiği/2 no.lu İhbarname Bu Adreste Tebliğ Edilmeden Şirketin Ticaret Siciline Kayıtlı Adresinde Tebliğ Edilememesi Nedeniyle İlan Yoluyla Tebliğinin Hukuka Aykırılığı – Ortak Sıfatıyla Düzenlenen Ödeme Emrinin İptali )
• KANUNİ TEMSİLCİNİN ADRESİNİN BİLİNMESİ ( Şirketten Tahsil İmkanı Kalmayan Amme Alacağı İçin 2 no.lu İhbarname Bu Adreste Tebliğ Edilmeden Şirketin Ticaret Siciline Kayıtlı Adresinde Tebliğ Edilememesi Nedeniyle İlan Yoluyla Tebliğinde Hukuka Uygunluk Bulunmadığı )
213/m. 93, 101, 103
6183/m. 35

ÖZET : Ltd. Ştd.’nden tahsil imkanı kalmayan amme alacağı için ortak sıfatıyla düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle dava açılmıştır. Asıl borçlu şirket adına düzenlenen ve ilk vergi ceza ihbarnamelerinin şirket müdürüne tebliğ edildiği adres davalı idarenin bilgisi dahilinde olup 213 sayılı Yasanın 101. maddesi uyarınca şirketin kanuni temsilcisinin adresi bilinen adres kapsamında sayılır. Vergi borçlusu şirkete ait 2 no.lu ihbarnamelerin söz konusu adreste tebliğine çalışılmadan şirketin ticaret siciline kayıtlı adresinde tebliğ edilememesi nedeniyle ilan yoluyla tebliğinde hukuka uygunluk bulunmadığından davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinin iptali gerekir.

İstemin Özeti : Davacı adına, … Kimya Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nden tahsil imkanı kalmayan 2001 yılına ilişkin amme alacağı için ortak sıfatıyla düzenlenen 31.7.2008 tarih ve 34, 36 takip nolu ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davayı; davacının anılan şirkete 12.10.2000 tarihinde ortak olduğu, 23.5.2005 tarihine kadar bu sıfatını devam ettirdiği, şirket adına düzenlenen vergi ceza ihbarnamelerinin şirket müdürünün adresinde tebliğ edildiği, ihbarnamelere karşı açılan davanın geçici vergi üzerinden kesilen vergi ziyaı cezaları yönünden reddedilmesi üzerine düzenlenen 2 no’lu ihbarnamelerin şirketin … sokak No:2/3 Karşıyaka/İzmir adresinde tebliğ edilememesi üzerine ilanen tebliğ yoluna gidildiği, ödeme emirlerinin de aynı usulle ilanen tebliğ edildiği, ödemede bulunulmaması ve dava açılmaması sonucu şirket hakkında yurt çapında yapılan malvarlığıaraştırmasıyla herhangi bir malvarlığına rastlanılmadığı anlaşıldığından 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 35’inci maddesi uyarınca davacı adına ortak sıfatıyla ödeme emri düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden İzmir 1. Vergi Mahkemesinin 22.7.2010 gün ve E:2010/308, K:2010/1016 sayılı kararının; amme alacağının asıl borçlu şirket yönünden zamanaşımına uğradığı, kendisinin 6183 sayılı Yasanın 35’inci maddesine göre takibinin yasal olmadığı ileri sürülerek bozulmasıistenmiştir.

Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

Tetkik Hakimi: Ayhan KOLUKIRIK

Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar Vergi Mahkemesi kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Savcı: Birgül KURT

Düşüncesi: 5766 sayılı Yasanın geçici 1. maddesi Anayasa Mahkemesinin E:2009/39 esas sayılı kararı ile iptal edilmiş olup, temyiz konusu kararda 5766 sayılı Yasanın geçici 1. maddesi uyarınca, 6183 sayılı Yasanın 5766 sayılı ile değişik 35. maddesinin hukuki dayanak alınması hukuka uygun değil ise de karar sonucu itibariyle doğru olduğundan onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 93’üncü maddesinde, tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup hüküm ifade eden bilumum vesikalar ve yazıların, adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmuhaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ilan yoluyla tebliğ edilmesi öngörülmüş, aynı Yasanın 103’üncü maddesinde, muhatabın adresinin hiç bilinmemesi, bilinen adresin yanlış veya değişmiş olması ve bu yüzden mektubun geri gelmesi, başkaca sebeplerden dolayı tebliğin yapılmasına imkan bulunmamasıhallerinde tebliğin ilan yoluyla yapılması, 101 ‘inci maddenin son fıkrasında ise mektupların gönderilmesinde ilk fıkraya bağlı sekiz bent halinde sayılan adreslerden tarih itibarıyla tebligat yapacak makama en son bildirilmiş veya bu makamca tespit edilmiş olanın nazara alınması gerektiği kurallarına yer verilmiştir.

Dosyadaki belgelerden, davacı şirketdüzenlenen vergi ve ceza ihbarnamelerinin 27.1.2003 tarihinde, “… Yolu Kanal Boyu Su Pompası İstasyon Karşısı Menemen-İzmir” adresinde şirket müdürüne tebliğ edildiği, açılan davanın reddi üzerine düzenlenen 2 no’lu ihbarnamenin şirketin sicil kaydında belirtilen “… Sokak No:2/3 Karşıyaka/İzmir” adresinde tebliğe çıkarıldığı, adresten taşındığı ve yeni adresinin bilinmediği şerhi düşülerek iade edilmesi üzerine ilanen tebliğ yoluna gidildiği, şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin de aynı yolla ilanen tebliğ edilerek amme alacağının kesinleştiği ve şirketin malvarlığından tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının tahsili amacıyla ortak sıfatıyla davacı adına uyuşmazlık konusu ödeme emirlerinin düzenlendiği anlaşılmıştır.

Asıl borçlu şirket adına düzenlenen ve ilk vergi ceza ihbarnamelerinin şirket müdürüne tebliğ edildiği adres davalı idarenin bilgisi dahilinde olup 213 sayılı Yasanın 101’inci maddesi uyarınca şirketin kanuni temsilcisinin adresi bilinen adres kapsamında sayılacağından, vergi borçlusuşirkete ait 2 no’lu ihbarnamelerin söz konusu adreste tebliğine çalışılmadanşirketin ticaret siciline kayıtlı adresinde tebliğ edilememesi nedeniyle ilan yoluyla tebliğinde hukuka uygunluk bulunmadığından davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinin iptali gerekirken, aksi yönde verilen vergi mahkemesi kararında yasal isabet görülmemiştir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile İzmir 1. Vergi Mahkemesinin 22.7.2010 gün ve E:2010/308, K:2010/1016 sayılı kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama gideri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 09.04.2012 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar bozulması istenen vergi mahkemesi kararının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında istemin kabulünü gerektirecek durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ve kararın onanması gerektiği görüşüyle karara katılmıyorum.

T.C.

DANIŞTAY

3. DAİRE

E. 2007/1965

K. 2009/3426

T. 4.11.2009

• VERGİ CEZA İHBARNAMELERİ ( Yükümlü Şirketin Bilinen Son Adresine Tebliği Yoluna Gidilmeksizin İlan Yoluyla Tebliğinin Hukuka Uygun Olmadığı )

• İLAN YOLUYLA TEBLİĞ ( Vergi-Ceza İhbarnamelerinin Yükümlü Şirketin Bilinen Son Adresine Tebliği Yoluna Gidilmeksizin İlan Yoluyla Tebliğinin Hukuka Uygun Olmadığı )

• ADRESE TEBLİĞ ( Vergi-Ceza İhbarnamelerinin Yükümlü Şirketin Bilinen Son Adresine Tebliği Yoluna Gidilmeksizin İlan Yoluyla Tebliğinin Hukuka Uygun Olmadığı )

213/m.93,101

ÖZET : Vergi-Ceza İhbarnamelerinin yükümlü şirketin bilinen son adresine tebliği yoluna gidilmeksizin ilan yoluyla tebliği hukuka uygun değildir.

İstemin Özeti : Davacı şirket adına Şubat-Eylül ve Aralık 2001 dönemlerine ilişkin muhtasar beyannamelerin verilmemesi nedeniyle salınan ve ilan yoluyla duyurulan gelir ( stopaj ) vergisi, damga vergisi ve vergi ziyaı cezasının gecikme faiziyle birlikte tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerine karşı açılan davada; ilanen tebliğ edilen ve dava konusu yapılmaması nedeniyle kesinleşen cezalı vergilerin gecikme faiziyle birlikte tahsili amacıyla ödeme emri düzenlenmesinin hukuka uygun görüldüğü, ancak Anayasa Mahkemesinin iptal kararı nedeniyle 5479 sayılı Yasa ile yapılan düzenleme gereği ödeme emri içeriği vergi ziyaı cezasının gecikme faizine isabet eden kısmının dayanağı bulunmadığı gerekçesiyle ödeme emrinin gelir ( stopaj ) vergisi, damga vergisi ve gecikme faizi ile vergi ziyaı cezasının vergi tutarına ilişkin bölümüne isabet eden kısmı yönünden davayı reddeden, ödeme emrinin cezanın gecikme faizine isabet eden kısmını ise iptal eden Kocaeli Vergi Mahkemesinin 30.4.2007 gün ve E:2007/60, K:2007/276 sayılı kararının; ihbarnamelerin usulüne uygun tebliğ edilmediği ileri sürülerek bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

Tetkik Hakimi : Sibel KORUCU

Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar Vergi Mahkemesi kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Savcı : Nurten KARAÇAY

Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 93’üncü maddesinde tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilumum vesikalar ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmuhaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ilan yolu ile tebliğ edileceği kurala bağlanmış, 101’inci maddesinde, adres değişikliğinde bildirilen adreslerin bilinen adreslerden olduğu düzenlenmiştir.

Davacı şirket adına Şubat-Eylül ve Aralık 2001 dönemi için salınan muhtelif vergi ve cezaların şirkete bilinen adresinde tebliğ edilememesi nedeniyle 29.9.2006 günlü bir yerel gazetede ilanen tebliğ edildiği ve dava konusu yapılmaması üzerine kesinleştiği ileri sürülerek dava konusu ödeme emirleri düzenlenmiştir. Davalı idarece, ödeme emri içeriği vergi ve cezalara ilişkin ihbarnamelerin davacı şirkete 26.7.2005 tarihinde işyerini naklettiği ancak 26.10.2005 tarihinde yapılan yoklamada ve 18.5.2006 günlü adres tespiti sırasında ulaşılamadığı tutanağa bağlanan “…” adresinde ve bu adresten önce faaliyet gösterdiği adreslerde memur eliyle tebliğ edilemediğinden sözü edilerek ihbarnamelerin davacı şirketin 26.9.2006 tarihinde iş yerini naklettiği 3.10.2006 günlü yoklama tutanağına bağlanan “…” adresinde şirkete tebliğ edilemediğine ilişkin 2.11.2006 günlü adres tespit tutanağı da dayanak gösterilerek ilanen tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.

“…” adresinde davacı şirkete ulaşılamadığına ilişkin 2.11.2006 günlü adres tespit tutanağının 29.9.2006 tarihinde yapılan ilanen tebligata dayanak olarak kabul edilmesine olanak bulunmadığı gibi, dava dilekçesinde tebligat adresi olarak bildirilen bu adrese Kocaeli Vergi Mahkemesince yürütmenin durdurulması istemi hakkında verilen 30.1.2007 günlü karar, idarenin savunma dilekçesi ve temyize konu yapılan kararın tebliğ edilmiş olması karşısında tespitin hukuken geçerli olduğundan da söz edilemeyeceği ortadadır.

Yukarıda yer verilen Yasa kuralı gereği davalı idarece İlanen tebliğ yoluna gidilebilmesi için yükümlünün bilinen son adresine posta ya da memur eliyle tebligat yoluna gidilmesi zorunlu olduğundan, şirketin 26.9.2009 tarihinde iş yerini söz konusu adrese naklettiğinin ilanen tebliğ tarihinden önce davalı idarenin bilgisine girip girmediğinin tespiti bakımından Dairemizce verilen 7.10.2009 gün ve E:2007/1965 sayılı ara kararı üzerine davalı idarece; iş yerinin nakledilmesine ilişkin 26.9.2006 günlü ortaklar kurulu kararının aynı tarihte ve Kocaeli 4. Noterliğince tasdik ve ticaret sicilinde tescil ettirildiği, 27.9.2006 gün ve 38691 sayılı dilekçe ile de idarelerince bildirim yapıldığı, bu bildirim üzerine 3.10.2006 gün ve 2006/5786 sayılı yoklama fişinin düzenlendiği açıklanmıştır. Bu durumda ilanen tebliğin yapıldığı 29.9.2006 tarihinde davacı şirketin idarece bilinen son adresi, 27.6.2006 tarihinde idarenin bilgisine giren “…” adresi olup, davalı idarece vergi-ceza ihbarnamelerinin bu adreste tebliği yoluna gidilmeksizin ilanen tebliğ edilmesi hukuka uygun görülmediğinden usulüne uygun olarak kesinleşmiş bir kamu alacağı bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Bu nedenle vergi mahkemesince ilanen tebliğ hukuka uygun bulunarak yazılı gerekçeyle verilen kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile Kocaeli Vergi Mahkemesinin 30.4.2007 gün ve E:2007/60, K:2007/276 sayılı kararının bozulmasına, yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine, 04.11.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Vergi ve ceza ihbarnameleri memur vasıtasıyla mükellef kabul ederse yapılabilir, mükellef, dairede veya komisyonda tebligat yapılmasını kabul etmeyebilir.

VUK 93 e göre vergi ve cezalar posta vasıtası ile ve ilmühaberli taahhütlü olarak yapılır. 93 ün 2. fıkrasına göre ilgilinin kabul etmesi şartıyle, tebliğin memur vasıtası ile yapılması caizdir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.