Şirket FinansYATIRIM&FİNANS

Kobi Olma Şartları Nelerdir?

fabrika-7

Basel II Standartlarına Göre KOBİ Olma Şartları

Ülkemizde şimdiye kadar yapılan KOBİ tanımlarından farklı olarak, Basel II’de, sermaye yeterliliğini belirlemek için kullanılan ‘standart yöntemde’ KOBİ sınıfının sınırları, firmaların yıllık toplam satış cirolarına göre belirlenmeye başlanacak. KOBİ; toplam cirosu 50 milyon euro’yu geçmeyen firmalar olarak tanımlanıyor.

Bu KOBİ tanımına bağlı olarak, ‘perakende-kurumsal’ ayrımı ortaya çıkıyor. Yıllık cirosu 50 milyon euro veya daha az olan bir işletme, bir bankadan 1 milyon euro’nun üzerinde kredi kullanırsa, o bankada “Kurumsal KOBİ” olarak, diğer bir bankadan da 1 milyon Euro’nun altında kredi kullanırsa o bankada da “Perakende KOBİ’ olarak dikkate alınacak ve farklı risk ağırlıklarına tabi tutulacak. Değerlendirmede kullanılacak risk ağırlıkları da bu 2 bankanın sermaye yeterliliği için kullandığı yönteme göre farklılık arz edecek.

KOBİ’nin kredilerinin toplam 1 milyon euro’yu geçmesi halinde, kurumsal portföy içerisinde değerlendirilerek, kendisine dış derecelendirme kuruluşları tarafından verilen derecelendirme (rating) esas alınacak. Derecelendirme sistemi nedeniyle de, artan kredi maliyetlerine maruz kalabilecek. Bu durum, özellikle yüksek tutarlı kredi kullanan firmaları etkileyebilir.

Derecelendirilmemiş kurumsal firmaların risk ağırlığı ise yüzde 100 olarak alınacak. Türkiye’de firmalarımızın büyük çoğunluğunun dışsal derecelendirme notu yok. Dolayısıyla üst denetçi mercii, bankalara portföylerindeki firmaların kredi notlarına bakmaksızın, tamamı için yüzde 100 risk ağırlığı kullanma izni verebilir. Bu durumda, bankaların kredi notu olan firmalar için kredi notu, derecelendirilmemiş firmalar içinse yüzde 100 risk ağırlığı uygulama yoluna gitmeleri gerekecek.

Öte yandan, BDDK’nın gözetiminin ve perakende portföyde yer alan firmaların geçmişteki temerrüt durumlarının incelenerek, bu firmalara uygulanan standart risk ağırlığının artırılabileceği de unutulmamalı. Ayrıca Basel II’de bankaların içsel derecelendirme yöntemini kullanmaya teşvik edildikleri ve geçiş aşamasından sonra bu yöntemin kullanılmasının daha hassas risk ölçümüne olanak tanıyacağı gerçeği de göz ardı edilmemeli. Bunlara ilave olarak, zamanla bankalardan kredi kullanan firmalarla ilgili bazı bilgiler Kredi Kayıt Bürosu sistemi içinde yer alacak. Bilgilerin bankalarca paylaşıldığı bu sistemde, firmaların kullandıkları krediler yakından takip edilebilecek.

Kurumsal portföyde değerlendirilen ve dışsal derecelendirme notuna sahip olmadığı için yüzde 100 risk ağırlığına tabi olacak olan bir firmanın risk ağırlığı, ülke risk ağırlığından daha iyi olamayacak. Eğer firmanın rating notu varsa, ülke risk ağırlığından daha iyi bir dereceye sahip olabilir. Bununla birlikte Basel II’ye uyumla firmaların dışsal derecelendirmeye tabi tutulmaları ve şeffaflaşmaları, AB’ye üyelik sürecinde yabancı sermaye girişinin ülkemizin yurtdışı borçlanma maliyetini de düşürmesiyle, ülke notumuz iyileşecek ve risk ağırlığı yüzde 100’ün altına (yüzde 50, yüzde 75 seviyelerine) inebilecek. Firmalara uygulanacak risk ağırlığı da bu seviyelere indiğinde, bankalar daha az sermaye tutacaklar. Kredi faiz oranlarında ciddi düşüşler olabilecek ve bu da kredi kullanan firmalara büyük avantajlar sağlayabilecek.

İşte bu nedenlerle, Basel II’ye uyum sürecinde yapması gerekenleri planlayıp hazırlayan firmalar, yakın gelecekte çok önemli avantajlar sağlayabilecekler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.