GÜNCEL HABERLERİDARE HUKUKUMahalli İdareler

Yerel Yönetimler ve Mahalli İdare Kanunlarının Getirdiği Sistem

TÜRK İDARE SİSTEMİ İÇERİSİNDE YEREL YÖNETİMLER VE YENİ MAHALLİ İDARE KANUNLARININ GETİRDİĞİ SİSTEM

İdare sistemimiz içerisinde yerel yönetimlerin yerini ve niteliğini tespit bakımından öncelikle genel olarak idarenin esasları bakımından bazı tespitleri yapmamız yararlı olacaktır.

1. İdari Sistemimizin Genel Esasları

Ülkelerin idari sistemlerinin temel olarak anayasalarında düzenlendiğini biliyoruz. Her ülkenin tarihi geçmişleri ve yönetime egemen olan gelenekleri bu manada anayasalara da yansımaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 123 üncü maddesinde ülkemizin idare sistemi hakkında temel tespitler yapılmıştır. Buna göre; idare, kuruluş ve görevleriyle bir bütün olup kanunla düzenlenmektedir. İdarenin kuruluş ve görevleri ise, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanıyor. Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulabilmektedir.

Yönetim hukukumuzda idare hem teşkilat hem de eylem ve işlem anlamına kullanılmaktadır. Anayasamızın 126 ncı maddesindeki “ İllerin idaresi yetki genişliği esasına dayanır “ cümlesindeki ifade ile, idarenin eylem ve işlem yönü; yine Anayasanın 125 inci maddesindeki “ İdarenin eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır “ ifadesiyle de teşkilat olarak idare ortaya konmuştur (Can, Yıldız, 2004:4).

Anayasamızın temel düzenlemeleri bağlamında idare sistemimizi özetleyecek olursak; Türk yönetim sistemi, temel olarak merkezi idare ve mahalli idare biçiminde iki ana grupta mütalaa edilebilir. Bu çerçevede idarenin kuruluşu bakımından merkezi yönetim için şu esasları ifade edebiliriz:

  1. Türkiye, merkezi idare kuruluşu bakımından; coğrafya durumuna, ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre, illere; iller de diğer kademeli bölümlere ayrılmaktadır.
  2. İllerin idaresi ise, yetki genişliği esasına dayanır.
  3. Kamu hizmetlerinin görülmesinde verim ve uyum sağlamak amacıyla, birden çok ili içine alan merkezi idare teşkilatı kurulabilecek olup; bu teşkilatın görev ve yetkileri kanunla düzenlenecektir.

Bu esaslardan da görüleceği gibi merkezi idarenin ülke genelinde temsili il yönetimleriyle sağlanmaktadır. Ülkemizde illerin yönetimi 5442 sayılı İl İdaresi Kanununda ön görülen esaslara göre yürütülür. Bu Kanun, temel olarak illerin ve ilçelerin yönetimindeki temel işleyiş kurallarını ve bu alandaki idari işlevlerin ifa biçimini düzenlemiştir. Merkezi yönetim dediğimizde aynı zaman da yürütmeyi geniş anlamıyla ifade etmiş oluyoruz. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve bakanlıkların yanı sıra, başka bir çok kurum da merkezi idare içinde ifadesini bulmaktadır.

2. Türk Mahalli İdare Sisteminin Anayasal Esasları

Anayasamızın 123 üncü maddesinde idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla Anayasaya göre Türkiye Cumhuriyeti tekil/üniter Devlet modelini benimsemiştir. Üniter Devlet modelinde, yerel yönetimlerin merkezi idarenin gözetim ve denetiminde bir örgütlenmeye sahip olması esastır. Bunun Anayasadaki karşılığı da vesayet denetimiyle/idari vesayet ifade edilmektedir. Bu arada şunu da tespitte yarar vardır: Yerel ağırlıklı bir idari modelin benimsenmesi ile merkezi idarenin işlevsel olarak zayıflatılması, siyasi bir tercih olarak ortaya konabilir.

Bu tespitten sonra Anayasamızın mahalli idareler hususunda ihdas ettiği düzenlemenin ana hatlarına bakabiliriz. Bilindiği gibi mahalli idarelerle ilgili temel düzenleme Anayasanın 127 nci maddesinde yer almaktadır. Buna göre;

  1. Mahalli idareler; il, belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kurulur.
  2. Kuruluş esasları kanunla belirtilir.
  3. Karar organları, kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulur.
  4. Bunlar birer kamu tüzel kişiliğidir.
  5. Mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir.
  6. Mahalli idarelerin seçimleri, Anayasanın 67 nci maddesindeki esaslara göre beş yılda bir yapılır.
  7. Kanun, büyük yerleşim merkezleri için özel yönetim biçimleri getirebilir.
  8. Mahalli idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanmalarına ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri, konusundaki denetim yargı yolu ile olur.
  9. Ancak, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahalli idare organları veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanı, geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar görevden uzaklaştırabilir.
  10. Merkezi idare, mahalli idareler üzerinde, mahalli hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idari vesayet yetkisine sahiptir.
  11. Mahalli idarelerin belirli kamu hizmetlerinin görülmesi amacı ile, kendi
  12. Aralarında Bakanlar Kurulunun izni ile birlik kurmaları, görevleri, yetkileri, maliye ve kolluk isleri ve merkezi idare ile karşılıklı bağ ve ilgileri kanunla düzenlenir.
  13. Bu idarelere, görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır.

Görüldüğü gibi, genel anlamda idarenin bir bölümü olan mahalli idarelerin işleyişi, oluşumu ve diğer temel esasları Anayasamızda hüküm altına alınmıştır.

2.1. Türk Mahalli İdare Sisteminin Tarihi Gelişimi

Gerek tarihi süreçte gerekse günümüzdeki uygulamalara baktığımızda; ülkemizdeki demokratik hayatın önemli kurumlarının başında mahalli idarelerin bulunduğunu görüyoruz. Bu münasebetle, bireylerin demokratik süreçlere katılmasında mahalli idareler çok önemli bir görev yerine getirmektedir. Burada Türk mahalli idarelerinin tarihi gelişimini etraflıca izah etmeye lüzum görmüyoruz. Ancak; özel idare ve belediye tarihimiz bakımından bir fikir vermesi için bazı noktaları belirtmekte fayda vardır.

2.1.1. İl Özel İdarelerinin Tarihi Gelişimi

Bilindiği gibi, ülkemizde batı tarzında yeni kurumların oluşması münhasıran Tanzimat ve Islahat fermanlarını izleyen dönemde ortaya çıkmıştır. Bu günkü mahalli idare yapısına aşina olmak bakımından, ülkemizdeki mahalli idarelerin gelişmesini de Tanzimat Fermanını müteakip ortaya çıkan süreçte izlememiz mümkündür. Çünkü Tanzimatçı devlet adamları halkın mahalli idareye katılımına ayrı bir önem atfetmekteydiler.

Tanzimat Fermanı, Gülhâne’de okunduğu için Tarihimizde Gülhane Hatt-ı Hümayunu olarak da adlandırılmaktadır. Bu fermanın ilanı ise, 1839 yılına tekabül etmektedir. Yılmaz Öztuna bu hadiseyi imparatorluğun radikal bir yenileşme devresine girmesi olarak vasıflandırır (Öztuna, 1983, C.7: 24). Bu hadiseyi izleyen Islahat Fermanı ise Ortaylı’ya göre Osmanlı İmparatorluğunun Avrupa devletler camiasına girmesinin bedelidir (Ortaylı, 1974: 34).

Bu tespiti müteakip konumuza devam edelim. Osmanlı İmparatorluğunda Tanzimatı müteakip, önce Muhassıllık Meclisleri ve daha sonra da Memleket Meclisleri olarak ortaya çıkan mahalli oluşumların ülkemizdeki ilk yerel yönetim fikrine temel oluşturduğu da savunulmaktadır. Böylece halkın idareye fiili iştirakinin sağlanmasına dönük bir gelenek oluşmaya başlamış ve bu tür uygulamalar münhasıran mahalli idare anlayışının ortaya çıkmasına katkıda bulunmuştur. Bu meclislerin üyeleri o yörenin ileri gelenleri arasından seçimle tespit edildiği için, mahalli bir meclis olma vasfına sahipti. Bu sistemde ön seçmenler kura ile belirleniyor onlar da asıl meclis üyelerini seçiyordu (Ortaylı, 1974:15-20).

Özellikle il özel idarelerinin biçimlenmesi bakımından 1864 Vilayet Nizamnamesinin çok daha belirleyici bir tarihi adım olduğunu gözden uzak tutmamalıyız. Bu nizamnamenin temel amacının; mahallinde belli işlerden sorumlu olacak idareyi belirleyerek, bazı külfetlere mahalli halkın katılımını temin etmek suretiyle, daha güçlü bir merkezi yönetimin tesisini amaçladığı da ifade edilmektedir (Ortaylı, 1974: 42). Bu Nizamnameyi izleyen temel düzenleme ise, 1871 tarihli İdare-i Umumiye-i Vilayet Nizamnamesidir. Bu yapılar dairesinde ortaya çıkan Vilayet Umumi Meclisleri, değişik statü ve süreçleri izleyerek il özel idarelerinde önemli bir organ olma özelliğini sürdürmüş olup, günümüzde il genel meclisi adıyla özel idarelerin seçimle gelen organı durumundadır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde tasarlanan haliyle merkezi idareyi güçlendirmesi hedeflenen bu yapı günümüzde mahalli idareyi esas alan bir niteliğe de dönüşmüştür.

2.1.2. Belediye İdaresinin Tarihi Gelişim

Geleneksel Osmanlı mahalli yönetiminde köy ve mahalle birimlerinin bidayetten beri var olduğunu biliyoruz. Gerek Selçuklu Devletinde, gerekse Osmanlı İmparatorluğunda başta vakıflar ve esnaf teşkilatı gibi hayri ve sivil oluşumların beledi hizmetler yaptığı malumdur. Tanzimat’ın ilanına kadar kadıların, maiyetindeki görevlilerle; hem mahalli hem yargısal/kazai ve hem de idari görev yaptığını ifade etmemiz lazım. O dönemde kadılar aynı zamanda esnafın beledi meselelerini halletmekle de görevliydi (Ergin, 1995: 292).

Gelişen süreçte, muhtelif tarihlerdeki vilayet nizamnameleriyle daha çok mahalli katılımın özendirildiğini ve yönetime katılıma kültürü oluşturulduğunu tespit etmemiz lazım. Böylece il ve belediye mahalli idarelerinin ortaya çıkmasına imkan sağlayan adımlar da atılmıştır.

İstanbul’da modern anlamda ilk belediye idaresinin, İstanbul Şehremaneti adıyla 1854 yılında kurulduğunu biliyoruz. Kurulan bu belediye idaresinin başında merkezi hükümet tarafından tayin edilen bir yüksek memur bulunuyordu. Bu belediye kurumunda, ileri gelen memurlardan ve esnaf temsilcilerinden oluşan; daha çok istişari görevleri olan bir şehremaneti meclisi de vardı (Ortaylı, 1979: 296). Yeni kurulan bu belediye idaresi için 1855 yılında 14 maddelik bir nizamnamenin çıkartıldığını görüyoruz. Bu nizamnamenin ikinci maddesinde; Dersaadet’te bulunanların zaruri ihtiyaçlarının teminini kolaylaştırmak, esnafın düzenini sağlamak, şehir olmanın gerektirdiği intizam ve temizliği temin etmek gibi görevler şehremanetine verilmiştir.

Şehreminliği, Osmanlılarda Tanzimat’a kadar sarayların bakım ve onarımıyla meşgul olan, bazı sarayların iaşesinden ve Haremi Humayun’un maaş ve masraflarından sorumlu önemli bir görevdi (Pakalın, 1993: 322), hatta zaman zaman şehremininin Divan’a çağrılarak görüşünün alındığı da olmaktaydı. Bu şehreminliği, Tanzimat’ı müteakip kaldırılmış ve 1854’de İstanbul’a yeni belediye idaresi kurulmasıyla, belediye başkanı olarak tekrar ihdas edilmiştir. Bu unvan Cumhuriyetten sonra yerini belediye reisliğine/başkanlığına bırakmıştır.

Osmanlı döneminde ilk belediye uygulamalarının, Altıncı Daire-i Belediye adıyla İstanbul’un, Beyoğlu ve Galata semtinde yapıldığını görmekteyiz. Bu ilk belediye uygulamasına Altıcı Belediye Dairesi denmesinin nedeni ise; örnek olarak alınan Paris Belediyesindeki uygulamada en başarılı belediye hizmetlerinin, Altıncı Belediye Dairesi olarak bilinen yerde verilmekte olmasıydı.

Altıncı Daire-i Belediyenin teşkili konusundaki tebliğde; İstanbul’un genel olarak 14 belediye dairesine ayrıldığı belirtiliyor ancak; Beyoğlu ve Galata semtlerinin gelir itibariyle iyi durumda olduğu, buralarda iyi nitelikte binaların yer aldığı, bu yörelerde yaşayan halkın diğer ülkelerdeki belediye uygulamalarını da gördüğü ve faydasını idrak ettiği ifade edilerek; ilk beledi uygulamaların burada yapılmasının münasip olacağı belirtiliyordu. Düşünülen diğer belediye daireleri ise, buradaki örnek uygulamadan sonra, faaliyete geçecekti. (Ergin, 1995:1307-1308). Altıncı Daire-i Belediyenin başında yukarıda da ifade ettiğimiz gibi atanmış bir memur bulunmaktaydı.

Altıncı Daire-i Belediye uygulamasından sonra, İstanbul’da belediye sayıları bazen artırılmış bazen de azaltılmıştır. Daha sonra, 1877 tarihli Dersaadet Belediye Kanunu ile İstanbul için yirmi adet belediye idaresi kurulması hüküm altına alınmıştır (Ergin, 1995:1401) ancak; Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu savaş şartları ve gelir yetersizlikleri, bu belediyelerin hemen kurulup faaliyete geçmesine imkan vermemiştir. Nihayet, 1864 Vilayet Nizamnamesi ile Osmanlı Devletinin İstanbul dışındaki, kentlerinde de belediye teşkilatının kurulmaya başladığını görmekteyiz. (Ortaylı, 1979: 296).

Osmanlı dönemi belediye uygulamaları konusunda edinilen tecrübe nihayet Türkiye Cumhuriyetine, dönemin en çağdaş Belediye Kanununu yaptırmış ve ideal bir belediye sisteminin ortaya çıkmasında soylu bir çabayı ortaya koymuştur. Cumhuriyet İdaresinin yasalaştırdığı ilk önemli Kanunlardan olan, 1580 sayılı Belediye Kanunu 74 yıl yürürlükte kalarak insanımızın hayatında en etkili Kanunlardan birisi olma başarısını da göstermiştir. Bu Kanun, dönemin şartlarına göre belediye yönetimine, medeni hayatın bütün gereklerini yerine getirecek bir kutlu misyon yüklemişti. Bilindiği gibi, 1580 sayılı Belediye Kanunu 24.12.2004 tarihinde yerini 5272 sayılı Belediye Kanununa bırakmıştır. 5272 sayılı Kanun, TBMM’deki oylama yönteminden kaynaklanan eksiklik nedeniyle Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş ve bunun yerine şu anda yürürlükte bulunan 03.07.2005 tarih ve 5393 sayılı Belediye Kanunu 13.07.2005 tarih ve 25326 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Böylece çok aşina olduğumuz 1580 sayılı Belediye Kanunu da mülga mevzuat arasında yerini almıştır.

3. Ülkemiz Mahalli İdarelerinde Reform İhtiyacı

Ülkemizde uzun süredir idarede reform tartışmasının yaşandığı malumdur. Bu çerçevede özellikle mahalli idarelerde yeniden yapılanma, yetki ve görev değişimi dikkate değer şekilde ön plana çıkmıştır.

Hemen hemen her ülkede, idarede reform uygulamaları bütünüyle toplumsal değişimden soyutlanmaz ve her ülkenin kendi özel şartları da bu kapsamda gözden ırak tutulmamalıdır (Horvath, 2000:22). Gerçekten de Türkiye’deki idari reform insiyatifinin, geride bıraktığımız yıllarda yaşanan ekonomik krizler neticesi oluşan yeni halk idaresinden soyutlanması mümkün değildir. En azından bu ilişkiyi göz önüne almak lazımdır.

Keza idari reformdan bahsedildiğinde mahalli idareler her zaman konunun içinde olacaktır. İdari reformun gerçekleştirilmesi de beraberinde bir çok yasanın hazırlanmasını zorunlu kılmaktadır (Kandeva, 2001:24) . Nitekim ülkemizdeki mahalli idare reformu neticesinde bu alandaki temel yasal metinler bütünüyle değişmiştir. Yasal değişikliklerin siyasi bir tercihe bağlı olduğu göz önüne alınırsa, bunun siyasal tercihler doğrultusunda şekilleneceği de tabiidir. Bu kapsamda yeni mahalli idareler mevzuatının temel niteliklerini aşağıdaki gibi özetlememiz mümkündür.

4.İl Özel İdaresi Kanununun Getirdiği Sistem

İl özel idarelerini düzenleyen temel kanun bilindiği gibi 13 Mart 1339 tarihli olup, Osmanlı İmparatorluğu döneminden Cumhuriyet’e tevarüs etmiştir. Daha sonraları bu Kanunda muhtelif değişikliklerin yapıldığı malumdur. Yeni Kanun, 22.2.2005 tarih ve 5302 sayılı olup, İl Özel İdaresi Kanunu adıyla 04.03.2005 tarih ve 25745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

5302 sayılı Kanun, önceki özel idare sisteminden temel farklılıklar taşıyan bir il mahalli idare sistemini öngörmektedir. Kanunla, sivil katılıma imkan verilmiş, şeffaf idari uygulamalar zorunlu hale getirilmiş, idarenin hesap verilebilir şekilde dizaynı sağlanmış, özel idarenin demokratik yapısı güçlendirilmiş ve vatandaş odaklı bir idari yapılanma amaçlanmıştır. Bu Kanun özel idarede valinin konumunu eskisinden farklı bir tarzda düzenleyerek il genel meclisine yeni bir nitelik vermiştir. Bu bağlamda Kanunun ihdas ettiği yeni sistemin ana hatlarını şu şekilde özetlememiz mümkündür:

  1. İl özel idaresi, il halkının mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idarî ve malî özerkliğe sahip kamu tüzel kişisi olarak tanımlanarak merkezi idareden bağımsız niteliği yasal hükme bağlanmıştır.
  2. Bir il özel idaresi, ilin kurulmasına dair kanunla kurulacaktır. Böylece Anayasamızın 127 inci maddesindeki temel hükme paralel kanunla kurulacak bir idari yapı öngörülmüştür.
  3. Özel idarelerin mahalli ve müşterek nitelikte olmak şartıyla hem bütün il dahilinde hem de belediye sınırları dışında yapacağı görevler ayrılmak suretiyle; kentsel alanların mahalli idaresi olan belediye idareleriyle görev ayrımı sağlanmıştır. Bu çerçevede il özel idareleri bütün il sınırları dahilinde; gençlik ve spor, sağlık, tarım, sanayi ve ticaret; ilin çevre düzeni plânı, bayındırlık ve iskân, toprağın korunması, erozyonun önlenmesi, kültür, sanat, turizm, sosyal hizmet ve yardımlar, yoksullara mikro kredi verilmesi, çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları; ilk ve orta öğretim kurumlarının arsa temini, binalarının yapım, bakım ve onarımı ile diğer ihtiyaçlarının karşılanmasına ilişkin hizmetleri yapacaktır.
    Özel idarenin belediye sınırları dışında yapacağı hizmetler ise; imar, yol, su, kanalizasyon, katı atık, çevre, acil yardım ve kurtarma; orman köylerinin desteklenmesi, ağaçlandırma, park ve bahçe tesisine ilişkin hizmetlerdir.
  4. İl özel idarelerine sahip olduğu yetkiler itibariyle belli imtiyazlar da tanınmak suretiyle kendi görev alanıyla ilgili olarak hukuki bir koruma da sağlanmıştır. Bu çerçevede kanunlarla verilen görev ve hizmetleri yerine getirebilmek için her türlü faaliyette bulunmak, gerçek ve tüzel kişilerin faaliyetleri için kanunlarda belirtilen izin ve ruhsatları vermek ve denetlemek ile kanunların il özel idaresine verdiği yetki çerçevesinde yönetmelik çıkarmak, emir vermek, yasak koymak ve uygulamak, kanunlarda belirtilen cezaları vermek özel idarenin yetkisi ve imtiyazıdır.
  5. İl genel meclisine kendi başkanını seçme yetkisi tanınarak valinin il genel meclisinin başkanı olma uygulamasına son verilmiştir. Böylece, özel idarenin karar organı olan meclisin bütünüyle seçimle gelmiş üyelerden oluşması sağlanmıştır.
  6. Valiye, meclisin ısrarı ile kesinleşen kararlar aleyhine idarî yargıya başvurma yolu tanınarak genel meclis kararlarının valinin onayına gerek olmaksızın yürürlüğe girmesine imkan verilmiştir.
  7. İl genel meclisine, yine kendi üyeleri arasından seçeceği kişilerden oluşacak denetim komisyonu kurma yetkisi verilerek özel idare üzerinde denetim imkanı getirilmiştir. İl genel meclisine ayrıca soru, genel görüşme ve faaliyet raporunu değerlendirme yollarıyla bilgi edinme ve denetim yetkisini kullanması da yasada hükme bağlanmıştır.
  8. Kanunda gösterilen hallerle sınırlı olarak, il genel meclisinin feshi için Danıştay kararı gerekeceği de Anayasamızın 127 inci maddesindeki temel hükme paralel olarak düzenlenmek suretiyle yasal güvence sağlanmıştır.
  9. Genel meclis üyelerine, meclis ve komisyon toplantılarına katıldıkları her gün için; il genel meclisi başkanına 6000 gösterge, diğer meclis üyelerine 2200 gösterge rakamının, memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda huzur hakkı ödenmesi temin edilmek suretiyle önemli bir sosyal hak da temin edilmiştir.
  10. İl encümeninin oluşmasında atanmış ve seçilmiş üyelerden teşekkül öngörülerek hem temsile hem de uzmanlığa yer veren fonksiyonel bir yapılanma amaçlanmıştır. Encümenin başkanı vali olup, valinin katılamadığı encümen toplantısına genel sekreter başkanlık edecektir. Sosyal hak bakımından encümen için de düzenleme yapılmak suretiyle, encümen başkanına 14000, üyelerine 12000 gösterge rakamının Devlet memurları için belirlenen aylık katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda aylık brüt ödenek verilmesi kayıt altına alınmıştır. Encümenin memur üyelerine encümen üyeleri için belirlenen gösterge rakamının yarısı ödenecektir.
  11. Valiye il özel idaresi teşkilâtının en üst amiri olarak il özel idaresi teşkilâtını sevk ve idare etmek, il özel idaresinin hak ve menfaatlerini korumak ile Kanunda sayılan diğer görevleri yapmak ve yetkileri kullanmak misyonu tevdi edilmiştir.
  12. İl Özel İdaresi Kanununun ihdas ettiği bir diğer yeni düzenleme de, varsa bölge plânına uygun olarak stratejik plânın hazırlanmasıdır. Stratejik plana uygun olarak yıllık performans plânı hazırlanması da öngörülmektedir. Stratejik plân, varsa üniversiteler ve meslek odaları ile konuyla ilgili sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınarak hazırlanacak ve il genel meclisinde kabul edildikten sonra yürürlüğe girecektir.
  13. Kanunda özel idarenin teşkilatı da eski yapıdan farklı biçimde düzenlenmiştir. Buna göre; il özel idaresi teşkilatı; genel sekreterlik, malî işler, sağlık, tarım, imar, insan kaynakları,  hukuk  işleri  birimlerinden  oluşacaktır. İlin  nüfusu, fiziki ve coğrafi yapısı, ekonomik, sosyal, kültürel özellikleri ile gelişme potansiyeli dikkate alınarak norm kadro sistemine ve ihtiyaca göre oluşturulacak diğer birimlerin kurulması, kaldırılması veya birleştirilmesi il genel meclisinin kararıyla olacaktır.
    Genel sekreter, il özel idaresi hizmetlerini vali adına ve onun emirleri yönünde, mevzuat hükümlerine, il genel meclisi ve il encümeni kararlarına, il özel idaresinin amaç ve politikalarına, stratejik plan ve yıllık çalışma programına göre düzenleyip yürütecektir.
    İl özel idarelerinde sözleşmeli personel ile kısmi zamanlı sözleşmeli personel çalıştırılması hususunda Belediye Kanununun 49 uncu maddesi hükümleri tatbik edilecektir.
  14. Özel idarelerde bu Kanunla denetim konusu da yeniden düzenlenerek iç ve dış denetimin yapılacağı ifade edilmiştir. Yapılacak bu denetim, iş ve işlemlerin hukuka uygunluğu, malî denetim ve performans denetimi şeklinde yerine getirilecektir. İç ve dış denetim 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümlerine göre ifa edilecektir.
  15. Kanunun ihdas ettiği yeni müesseselerden birisi de hizmette yetersizlik halinde yargı kararıyla aksayan hizmetin valiye tevdi edilerek yapılmasını sağlamak şeklindedir. Buna göre; il özel idaresi hizmetlerinin ciddî bir biçimde aksatıldığının ve bu durumun halkın sağlık, huzur ve esenliğini hayatî derecede olumsuz etkilediğinin ilgili İçişleri Bakanlığının talebi üzerine yetkili sulh hukuk hâkimi tarafından belirlenmesi durumunda, aksama giderilemezse, söz konusu hizmetin yerine getirilmesini o ilin valisinden istenecektir.
  16. borçlanma konusunda da yeni kriterler getirilmiştir. Buna göre; il özel idaresi ve bağlı kuruluşları ile bunların sermayesinin %50’sinden fazlasına sahip oldukları şirketlerin, en son kesinleşen bütçe gelirlerinin, 213 sayılı Vergi Usul Kanununda belirlenen yeniden değerleme oranıyla artırılan miktarının yılı içinde toplam %10’unu geçmeyen iç borçlanmayı il genel meclisinin kararı; %10’u geçen miktarlar için meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ve İçişleri Bakanlığının onayı ile yapabilecektir.
  1. İl özel idarelerine diğer kuruluşlarla ortak hizmet projesi gerçekleştirmek konusunda önemli yetkiler verilerek esnek uygulamaların yapılmasına imkan tanınmıştır. Buna göre; özel idare, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait yapım, bakım, onarım ve taşıma işlerini bedelli veya bedelsiz üstlenebilecek veya bu kuruluşlar ile ortak hizmet projeleri gerçekleştirebilecektir. Keza, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, dernekler, vakıflar ve 507 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkarlar Kanunu kapsamına giren meslek odaları ile ortak hizmet projeleri gerçekleştirmekte mümkün hale getirilmiştir. Özel idare bu kapsamda kendisine ait taşınmaz malları, asli görev ve hizmetlerinde kullanılmak ve süresi yirmibeş yılı geçmemek üzere diğer kamu kurum ve kuruluşlarına tahsis edebilecektir.
  2.  Kanunun getirdiği bir başka düzenleme ise, diğer kanunların İl Özel İdaresi Kanununda hükme bağlanan hususlara ilişkin aykırı düzenlemeleri varsa bunların uygulanmayacak olmasıdır. Bu durumda İl Özel İdaresi Kanununda yer alan hükümler geçerli olacaktır. Dolayısıyla, 24.4.1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumî Hıfzıssıhha Kanunu, 4.7.1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Selâhiyet Kanunu, 10.6.1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu, 2.7.1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu, 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 3.5.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu, 14.6.1989 tarihli ve 3572 sayılı İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun, 27.5.2004 tarihli ve 5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun ile 10.7.2003 tarihli ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu u kapsama girmektedir.

5. Belediye Kanunlarının Öngördüğü Sistem

Belediye mevzuatı bakımından temel Kanun 5393 sayılı Belediye Kanunudur ancak, büyükşehir belediyelerinin idaresi bakımından diğer bir Kanun da 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunudur. Dolayısıyla burada hem 5393 sayılı Belediye Kanunu hem de 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun münhasıran önceki kanunlardan farklı olan bazı hükümleri özetlenmiştir.

5.1.Belediye Kanununun Getirdiği Yeni Sistem

  1. Belediye kuruluşundaki nüfus sayısı 2000’den 5000’e çıkarılmıştır. Böylece hizmet sunumunda etkisiz belediye idaresi oluşumunun önüne geçilmiş ve optimum hizmet maliyetinin sağlanacağı bir yapı amaçlanmıştır.
  2. Genel imar düzeni ve temel altyapı hizmetlerinin gerekli kılması durumunda bağlı olduğu il veya ilçe belediyesi ile nüfusu 50.000 ve ya daha üzerinde olan bir belediyenin sınırına 5 km den daha yakın duruma gelen belediye ve köylerin tüzel kişiliklerinin kaldırılmasına imkan tanınarak imar ve altyapı hizmetlerinde verimlilik ve etkinlik amaçlanmıştır.
  3. Vergi resim ve harç dışında kalan dava konusu bütün uyuşmazlıkların anlaşmayla tasfiyesi konusunda belediyeler yetkili hale getirilmiş ve bunun için parasal bir sınır da öngörülmemiştir.
  4. Sıhhi ve gayrı sıhhi işyerlerinin yanı sıra, umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinin de ruhsatlandırma yetkisi belediyelere devredilmiştir. Böylece daha önce merkezi idarenin bizzat ya da taşra kuruluşları eliyle yaptığı ruhsatlandırma yetkileri belediye sınırları ve mücavir alanlar dahilinde belediyelere devredilmiştir.
  5. Özel idarelerde olduğu gibi belediyelere de stratejik plan yapma mecburiyeti getirilmiştir. Bu bağlamda, nüfusu 50.000 ve üzerinde olan belediyeler stratejik plan yapacaktır. Ayrıca, personelini performans ölçütlerine göre değerlendirilmesine de imkan tanınmıştır.
  6. Belediye meclislerinin her ay toplanması esası getirilerek karar mekanizmalarının daha etkin hizmet sunması amaçlanmıştır. Ayrıca meclislerin oluşturacağı denetim komisyonu marifetiyle belediyelerde meclislerin denetim fonksiyonu güçlendirilmiştir. Belediye meclisleri, denetim komisyonu oluşturmanın yanı sıra belediyeyi; faaliyet raporunu değerlendirme, soru, genel görüşme ve gensoru marifetiyle de denetleyebilecek ve belediyenin yürüttüğü iş ve işlemler konusunda bilgi edinebilecektir.
  7. Yeni Kanunun önemli bir yanı da vesayet denetimini oldukça zayıflatmış olmasıdır. Bu çerçevede belediye meclis kararları üzerindeki mülki idare amiri onayı kaldırılmıştır. Mülki idare miri meclis kararlarını onaylamama yerine, bundan sonra kararları mevzuata aykırı buluyorsa yargı yoluna başvuracaktır.
  8. Belediye meclislerinin feshi konusundaki nedenler azaltılarak meclisin daha etkili çalışmasına zemin hazırlanmıştır. Bu konuda daha önce meclislerin feshi için öngörülen fiil ve davranışlar dörtten ikiye indirilmiştir.
  9. Belediye encümenlerinin oluşumu için küçük nüfuslu belediyelerin daha az üye ile encümen oluşturmalarına imkan verilerek uygulamada karşımıza çıkan personel yetersizliği ile ilgili sorunların ortadan kaldırılması temin edilmiştir.
  10. Belediye başkanlarının özlük ve sosyal hakları köklü bir şekilde iyileştirilmiştir. Devlet memurlarının istifade ettiği sosyal haklardan belediye başkanlarının da faydalanmasına imkan sağlanmıştır.
  11. Belediye teşkilatının norm kadro ilke ve standartlarına göre oluşturulması hüküm altına alınarak kadro ihdas iptal ve değişiklikleri belediye meclislerinin yetkisine bırakılmıştır. Ayrıca bütçesine göre personel ödeneği uygun olan belediyelerde merkezi idarenin onayına lüzum kalmadan kendi insiyatifleriyle tam gün ve kısmi süreli sözleşmeli eleman çalıştırılmasının yolu açılmıştır.
  12. Belediyelerin personel istihdamı için bütçelerinde personel giderlerine ayıracakları parasal miktara sınırlama getirilerek, bu metotla yatırımlar için kaynak ayrılması amaçlanmıştır.
  13. belediyelerde de özel idarelere paralel bir denetim mekanizması öngörülerek mali denetimin 5018 sayılı Kanun kapsamında Sayıştay tarafından yapılması benimsenmiştir.
  14. İhale mevzuatındaki sınırlamaların dışına çıkılarak; park bahçe bakımı, araç kiralama, kontrollük, temizlik, güvenlik, yemek hizmetleri, makine bakım ve onarımı, bilgisayar ve elektronik hizmetler, fuar panayır sergi, kanal bakım ve temizleme, altyapı ve asfalt, toplu ulaşım gibi hizmetlerin yıllara sari olarak yapılmasının önü açılmıştır.
  15. Belediye borçlanmalarında belli sınırlamalar öngörülerek borçlanmanın disiplin altına alınması amaçlanmıştır.
  16. Belediyelerin arsa ve konut üretmesi hususunda diğer kamu kurum ve kuruluşları ve bankalarla işbirliği ve ortak proje yürütmesine imkan tanınmış üretilen konut ve işyerlerinin devlet ihale kanununa tabi olmadan satılmasına imkan verilmiş ayrıca, belediyelerin kentsel dönüşüm projeleri uygulaması hususunda kolaylaştırıcı esaslar ihdas edilmiştir.
  1. Belediye idarelerinin hizmet üretmesinde sivil katılımın temini amacıyla kent konseyi oluşturulması öngörülerek, belediye hizmetlerine mahalli halkın katılımının önü açılmıştır. Keza, belediyelerin yurt içi ve yurt dışındaki kuruluşlarla işbirliğine girmesi kolaylaştırılmıştır.
  2. Belediyelerin diğer kamu kurum ve kuruluşları ile doğrudan yazışmasına imkan sağlanmıştır.
  3. Belediyeler, bağlı kuruluşları ve sermaye çoğunluğuna sahip oldukları şirketlerin kamu kurum ve kuruluşlarına olan borçları hususunda takas ve mahsup imkanı getirilmiştir.

5.2.Büyükşehir Belediye Kanununun Getirdiği Esaslar

Belediye alanını düzenleyen diğer önemli Kanun, 10.07.2004 tarih ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunudur. Bu Kanun, 23.07.2004 tarih ve 25531 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Kural olarak Büyükşehir Belediye Kanununda hüküm bulunmayan hallerde 5393 sayılı Belediye Kanunu hükümleri tatbik edilecektir. Bu husus Büyükşehir Belediye Kanununda hükme bağlanmıştır. Bu hatırlatmadan sonra 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununda yer alan bazı önemli hususları şu şekilde özetleyebiliriz:

  1. Büyükşehir belediyesi: En az üç ilçe veya ilk kademe belediyesini kapsayan, bu belediyeler arasında koordinasyonu sağlayan; kanunlarla verilen görev ve  sorumlulukları yerine getiren, yetkileri kullanan; idarî ve malî özerkliğe sahip ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişisi olarak tanımlanmış ve Büyükşehir belediyesi kurulabilmesi için asgari 750.000’den fazla nüfus olması öngörülmüştür. Böylece, büyükşehir belediyesi de idari ve mali özerklik sahibi olarak tanımlanmış ve bu belediyelerin kurulması da zorlaştırılmıştır.
  2. Büyükşehir dahilindeki her türlü taşımacılık ve toplu ulaşımda büyükşehir belediyesi yetkilendirilmiş ve il trafik komisyonlarının yetkilerinin büyükşehir tarafından kullanılması benimsenmiştir. Bu alanda Karayolları Trafik Kanunu hükümleri geçerli olmayacaktır.
  3. Büyükşehir belediye meclisi de diğer belediyelerde olduğu gibi, her ay toplanmaktadır. Büyükşehir belediye meclisi kararları üzerindeki vali onayı prosedürü de kaldırılmıştır. Kararların, kesinleştiği tarihten itibaren en geç yedi gün içinde mahallin en büyük mülkî idare amirine gönderilmesi benimsenmiştir. Mülkî idare amirine gönderilmeyen kararlar yürürlüğe girmeyecektir. Valinin hukuka aykırı gördüğü kararlar aleyhine on gün içinde idarî yargıya müracaat hakkı da bulunmaktadır.
  4. Büyükşehir belediyelerine ilçe ve ilk kademe belediyelerinin imar uygulamalarını denetleme yetkisi verilmiştir. Böylece büyükşehir dahilinde imar bütünlüğünün sağlanması amaçlanmıştır.
  5. Büyükşehir belediye encümenine belediye meclisinden seçilecek üyelerin de katılması öngörülerek sadece atanmış üyelerden oluşmasına son verilmiştir.
  6. Büyükşehir belediye başkanlarına nüfusa göre 5 ila 10 arasında danışman görevlendirme imkanı getirilmiştir. Böylece başkanların nitelikli bir karargah oluşturmasına zemin hazırlanmıştır.
  7. Büyükşehir belediyesinin sermaye çoğunluğuna sahip olduğu şirketlere, büyükşehir belediyesinin kendisine ait büfe otopark ve çay bahçelerinin işletmesini ihale mevzuatına tabi olmadan devretme imkanı sağlanmıştır.
  8. Büyükşehir dahilindeki belediyeler arasında ihtilaf çıkması durumunda büyükşehir belediye meclisinin yönlendirici ve düzenleyici karar alınmasına imkan tanınmıştır.
  9. Büyükşehirlerde nüfusa göre belli bir kilometre çapında bulunan ilçe ve beldeler büyükşehire dahil edilmiş bu yarıçap dahilinde kalan orman köyleri dışındaki köyler mahalleye dönüştürülerek ilgili belediyelere bağlanmıştır. 5390 sayılı ayrı bir kanunla mücavir alana dahil olan orman köylerinde yaşayan nüfusa tekabül eden genel bütçe vergi gelirleri paylarının büyükşehirlere aktarılmasına imkan verilmiştir.

6. Mahalli İdare Birlikleri Kanununun Temel Esasları

Mahalli idare birliklerinin kurulması konusundaki temel hükümler daha önce 1580 sayılı Belediye Kanununda yer alıyordu. Yeni sistemde bu alan münhasıran özel bir kanunla düzenlenmiştir. 26.05.2005 tarih ve 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanunu, 11.06.2005 tarih ve 25842 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu Kanunun getirdiği temel esaslar ise özetle şunlardır:

  1. Birden fazla mahallî idarenin, yürütmekle görevli oldukları hizmetlerden bazılarını birlikte yürütmek üzere kendi aralarında kurdukları kamu tüzel kişisi mahalli idare birliği olarak tanımlanmıştır. Mahalli idare birliğinin kurulması için Bakanlar Kurulu iznine gerek bulunmaktadır.
  2. Su, atık su, katı atık ve benzeri altyapı hizmetleri ile çevre ve ekolojik dengenin korunmasına ilişkin projelerin zorunlu kılması durumunda; Bakanlar Kurulu, ilgili mahallî idarelerin, bu amaçla kurulmuş birliğe katılmasına karar verebilecek olup, bu durumda birliklerden ayrılma da Bakanlar Kurulunun iznine tabi kılınmıştır. Böylece belli hizmetler bakımından mahalli idare birliğine katılma zorunlu hale getirilmiştir.
  3. Mahallî idare birlikleri, tüzükte birliğe devredilmesi öngörülen mahallî müşterek nitelikli hizmetlere ilişkin olarak üye mahallî idarelerin hak ve yetkilerine sahip bulunmaktadır.
  4. Birliklerin meclis toplantıları, yılda ikiden az olmamak üzere birlik tüzüğünde gösterilen zamanlarda yapılacaktır. Böylece birlik meclisleri için olağanüstü toplantı imkanı da öngörülmüştür.
  5. Birlik encümeni, birlik başkanı ile sayısı yediyi geçmemek üzere birlik tüzüğünde gösterilecek sayıda meclis üyesinden oluşacak olup, kendisini oluşturacak olan mahalli idarelerin encümenlerinden farklı bir yapıda daha çok temsili yansıtacak şekilde kurgulanmıştır.
  6. Birlik meclisinin feshi durumunda, yeni meclis oluşuncaya kadar birlik meclisi ve birlik encümenine ait görevler, ulusal düzeyde kurulan birlikler için İçişleri Bakanlığınca, diğer birlikler için birlik merkezinin bulunduğu yer mülkî idare amirince kamu görevlileri arasından biri başkan olmak üzere görevlendirilecek beş kişilik bir heyet tarafından yürütülecektir. Böylece meclisin feshi durumunda temsil esasına göre oluşturulan encümen yerine farklı bir çözüm önerilerek, birliklerde idari işleyişin sürmesi amaçlanmıştır.
  7. Birlik teşkilatı için, norm kadroya uygun olarak birlik müdürü, yazı işleri, malî işler birimleriyle birliğin faaliyet alanına göre kurulacak teknik işler birimi öngörülmüştür. Ülke düzeyinde kurulan birliklerle üye sayısı yüzden fazla olan birliklerde teşkilât, norm kadroya uygun olarak genel sekreter, yazı işleri ve malî işler birimleriyle birliğin faaliyet alanında olmak ve sayısı üçü geçmemek üzere birlik meclisinin kararıyla kurulacak diğer birimlerden oluşacaktır.
  8. İlçelerde, köylere ait hizmetlerin yürütülmesine yardımcı olmak, bizzat yapmak, yaptırmak ve kırsal kalkınmayı sağlamak üzere, tüm köylerin iştiraki ile o ilçenin adını taşıyan, köylere hizmet götürme birliği kurulabilecektir. Bu birliklerde başkan, merkez ilçelerde vali veya görevlendireceği vali yardımcısı, diğer ilçelerde ise kaymakamdır. Böylece köylere hizmet götürme birliklerine mülki idare amiri liderliğinde farklı bir misyon yüklenmiştir. Köylere hizmet götürme birliğinin meclisi, birlik başkanı başkanlığında, birliğe üye köylerin muhtarları ve o ilçeden seçilen il genel meclisi üyelerinden oluşacaktır.
  9. İl özel idareleri ile diğer kamu kurum ve kuruluşları; köye yönelik hizmetlerine
    ilişkin yapım, bakım ve onarım işlerini aralarında yapacakları anlaşmaya göre köylere hizmet götürme birlikleri aracılığıyla gerçekleştirebilecektir. Bu yolla kırsal alanın kalkınmasında köylere hizmet götürme birlikleri fonksiyonel hale getirilmiştir.
  10. Sadece sulama amaçlı olarak mahalli idare birliklerinin kurulmasına imkan verilerek sulamadan istifade eden çiftçilerin de birlik meclisinde temsiline imkan sağlanmıştır.
  11. Mahallî idarelerin menfaatlerinin korunması, gelişmelerine yardımcı olunması, personelinin eğitilmesi ve mahallî idarelerle ilgili kanun hazırlıklarında görüş bildirilmesi amacıyla il özel idarelerini ve belediyeleri temsil etmek üzere ülke düzeyinde sadece birer birlik kurulabilecektir. Böylece mahalli idareleri temsile yetkili genel bir birlik yapısının ortaya çıkması amaçlanmış ve halen bu şekilde teşkilatlanmış olan Vilayetler Hizmet Birliği ve Türkiye Belediyeler Birliğinin statüsü yasal olarak güvenceye alınmıştır.
  12. Birliğe karşı malî yükümlülüklerini yerine getirmeyen üye mahallî idarelerin ödemeleri gerekli miktar, birliğin başvurusu üzerine bu idarelere genel bütçe vergi gelirleri tahsilâtı toplamı üzerinden ayrılan paydan, bu payların dağıtımını yapan kuruluş tarafından kesilerek alacaklı birliğe ödenecek olup, birliklerin faaliyetinin önündeki en önemli mali engel bu biçimde bertaraf edilmiştir.

7. Sonuç

Yukarıda açıklanan mevzuat hükümlerinden de görüleceği gibi, mahalli idareler alanı bütünüyle yeniden düzenlenmiştir. Uygulamaya giren kanunların yönetmelikleri ise henüz tamamıyla hazırlanıp yayımlanmamıştır. Bu kanunlarla ilgili yönetmeliklerinin de yayımlanmasıyla sistem daha sağlıklı işlemeye başlayacaktır.
Bundan sonra hazırlanacak raporlarda uygulamaya dönük yasal tatbikat, alandaki diğer yasalar, bu alanı düzenleyen ikincil mevzuat ve uygulamayla ilgili sorunlar ve öneriler özellikle ele alınacaktır.


KAYNAKÇA

CAN Hasan H; YILDIZ Nihat. ( 2004 ) Belediye Başkanları ve Belediye Meclis Üyelerine Temel Bilgiler, İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara.
ERGİN Osman Nuri. ( 1995 ) Mecelle-i Umur-ı Belediye, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayını, İstanbul.
HORVATH Tamas M. ( 2000) Desentralization: Experiments and Reforms, Local Government and Public Service Reform Initiative, Budapest.
KANDEVA Emilia ( 2001) Stabilization of Local Governments, Local Government and Public Service Reform Initiative, Budapest.
ORTAYLI İlber. (1974) Tanzimattan Sonra Mahalli İdareler, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü yayını , Sevinç Matbaası , Ankara.
ORTAYLI İlber. (1979) Türkiye İdare Tarihi, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü yayını , Doğan Basımevi, Ankara.
ÖZTUNA Yılmaz. ( 1983) Büyük Türkiye tarihi, C. 7, Ötüken Yayınevi, İstanbul.
PAKALIN Mehmet Zeki, (1993 ) Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Cilt 3, Milli Eğitim Bakanlığı Yayını, İstanbul.

kaynak:Dr. Hasan Hüseyin CAN
Mahalli İdareler
Genel Müdür Yardımcısı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.