GÜNCEL HABERLERMALİYE MEVZUATIMASAK

Kara Para ve Kayıt Dışı Faaliyetlerin Ekonomiye Etkisi

para-12

Kara Para ve Kayıt-Dışı Faaliyetlerin Ekonomiye Etkisi

Teşekkür ederim sayın başkan, Korkut Hoca. Şimdi kayıt-dışı ekonomi kendi başına geniş bir başlık, üstüne bir de karapara var, o da geniş bir başlık, üstüne bir de ekonomik etkileri geniş bir başlık, oldukça geniş bir başlık var. Ben şöyle bir içerik düşündüm. Bana ayrılan yaklaşık yarım saat için, önce bu konularda yani kayıt-dışı ekonomi ve karapara konularında sıkça geçen birkaç kavramı açıklamayı ve onların büyüklüğünü vermeyi düşünüyorum. Sonra bu kavramlar çerçevesinde, bu tartışmaların neden önemli olduğunu, hangi bakımlardan önemli olduğunu, özellikle ekonomik yönüyle kısaca ele almayı düşünüyorum.

Üçüncü olarak kayıt-dışı ekonomi ve karapara ekonomisinin genel ekonomiye etkisini ve bu etkilerin tartışılmasında, bu konudaki yaklaşımları kısaca ele almayı düşündüm. Son olarak da, bu konuda dünyadaki ve Türkiye’deki, bugünkü durumu kısaca ele almayı düşündüm. Önce bazı kavramları -ki birbiriyle bazen da karışabiliyor- kısaca vermeyi düşünüyorum. Burada bu konuşmalardan, bu tartışmalardan birbiriyle ilişkili olan, ama birbirinden farkları da olan üç önemli kavram var. Bunlardan birincisi informel veya fransızca söylersek enformel sektör veya ekonomi. Bu kavram daha çok kalkınma iktisadı çerçevesinde uluslararası kuruluşlar olan ILO (International Labour Organisation) ve Dünya Bankası tarafından kullanılıyor. İkinci kavram kayıt-dışı ekonomi ve bir çok adı var. Hatırlayabildiklerimi söyleyeceğim. Dokuz tane ben saymıştım, ama o kadarını hatırlayamayacağım. Fakat bu kavramın çok değişik adları var. Onları söyleyip tanımını yapmak istiyorum ve son olarak da, karapara ile ne anlıyoruz, onu kısaca tanımlamak istiyorum. Şimdi informel sektör veya informel ekonomi ne demek ? Şöyle tanımlanıyor: İnformel ekonomi genellikle kendi hesaplarına çalışanların ve aile işçilerinin oluşturduğu küçük işletmelerin faaliyeti ile belirlenir. Bu işletmeler kendi başlarına çalışan tek kişilik işletme olabileceği gibi, genellikle ücretsiz olan aile işçilerini de kapsayabilir. Ancak önemli özellikleri şunlardır: Bunlar genellikle eskimiş teknoloji kullanırlar. Hatta günün modern üretim teknolojisinden oldukça uzaktırlar ve dolayısıyla üretkenlikleri verimlilikleri de oldukça düşüktürler. Bunların bir önemli özellikleri de, ekonominin geri kalan sektörleri ile olan bağlantıları, genellikle resmi kayıtlar içinde olmaz. Elbette resmi kayıtlar içinde faaliyetlerini de sürdürenler de vardır. Ama genellikle resmi kayıtlar ile faaliyetlerini sürdürmezler, yani örneğin istihdamları resmi kayıtlı sigorta sistemi içinde olan işçilerden oluşmaz. Örneğin satışları için belge kullanmazlar, alışları için öyle vs. Bu nedenle yine önemli özellikleri de ekonominin özellikle finans sektörü ile az bağlantıları vardır. Yani finans alışverişleri, parasal alışverişleri daha çok resmi olmayan şekillerde ifadesini bulur. Bu informel sektör veya informel ekonomi daha çok tarım kesimi büyük olan GOÜ de ve bu tarım kesiminden veya kırsal kesimden şehirlere doğru veya sektörlere doğru göçenler tarafından oluşturulur. Bir önemli özelliği de bu ve bu bakımdan da ortalama işgücü ile karşılaştırıldığında bu sektörlerde yer alanların eğitim düzeyleri de görece daha düşüktür ve zaten bu nedenle de yine üretkenlik, verimlilik daha düşüktür. İnformel sektörün bir başka özelliği de şudur. Burada yer alanların bir bölümü belki de önemli bir bölümü formel sektörde yani kayıtlı sektörde hatta devlet sektöründe yer alıyor olabilirler. Örneğin işte maaşı düşük memurların pazarda pazarcılık yapması gibi. Yani pazarcıları informel sektörün önemli bir parçası olarak görüyoruz. Demek ki önemli bir özelliği hem ağırlıklı olarak faaliyetlerini kayıt-dışı olarak sürdürmesi ve hemen hemen bütünüyle AGÜ’de görülmesi. Bu nedenle informel sektör kavramı daha çok gelişme kalkınma iktisadı çerçevesinde kullanılan bir kavramdır ve bazen karıştırılır. Kayıt-dışı ekonomi karapara ile de karapara ekonomisi ile de ilişkisi olmakla birlikte aynı değildir, oldukça farklıdır. Yani bu kalkınma iktisadını izleyenler bakımından söyleyecek olursak, gelişmekte olan veya az gelişmiş ekonomilerde gözlenen ikili ekonomik yapının, yani bir modern sektör birde modern olmayan geri kalmış geleneksel sektör şeklindeki ikili yapının, geleneksel sektörüne yakın bir tanımdır. Bu informel sektör tanımı. Ama şöyle bir özelliği de vardır. Bu sektör önemli bir istihdam yaratır. Çünkü faaliyetleri çok çok büyük ölçüde emek yoğun faaliyetlerden oluşur. Yani informel de olsa bir istihdam kaynağı yaratır. Şimdi bu konuda iktisatçıların kabaca iki yaklaşımı var. Onu birazdan konuşalım. Yani bir kısmı informel sektör iyidir, yazıktır onlara destek vermek lazımdır, para vermek lazımdır; türünden bir yaklaşımdadırlar. Bir kısmı da hayır, mümkün oldukça faaliyetleri formel sektöre kaydırılmaya çalışılmalıdır. Çünkü, bir ülkenin geleceği informel sektörle belirlenemez görüşündedirler. Bu konuda tartışma var. Ona kısaca değineceğim.

Bir de kayıt-dışı ekonomiyi kısaca tanımlayalım ve ikisi arasındaki ilişkiye bakalım. Kayıt-dışı ekonomi adı üstünde resmi kayıtlara girmeyen ekonomik faaliyetlerin temsil ettiği ekonomidir. Bu resmi faaliyetler resmi kayıtlara girmeyen derken bir sürü şey söylenebilir. Burada örneğin işte,vergi kayıtlarına girmez,girmeyebilir. Sosyal güvenlik kayıtlarına girmeyebilir, veya işte şirket açılış ve kapanışlarındaki kayıtlara girmeyebilir. Yani devlet kesimi ile şu veya bu şekilde bir kayıtlı ilişki içinde değildirler. Bu sektörün -biraz evvelde değinmiştim- bir çok adı var. Bunlar arasında kayıt-dışı ekonomi denildiğinde; gölge ekonomi var, yer altı ekonomisi var, saklı ekonomi var, düzensiz ekonomi var. Dokuz tane demiştim, işte dördünü beşini hatırlayabildim. Yani bir sürü adı var. Hepsi aşağı yukarı aynı anlamda kullanılıyor. Kayıt-dışı ekonominin nedenleri olarak şu şeyler söylenir. Yani neden ortaya çıktığı konusunda şu unsurlar belirtilir:

Birincisi; bu sektörde faaliyet gösterenler vergi ödemek istemeyenlerden oluşur, denilir genellikle veya asıl kayıt-dışı kalmak istemelerinin nedeni vergi kaydı yaptırmamaktır. Vergi ödemek istemeyenlerin oluşturduğu bir sektördür, denir. Birincisi bu.

İkincisi sosyal güvenlik sistemine dahil olmak istemeyenlerin oluşturduğu bir sektördür, denir. Yani hem kendileri bakımından hem de çalıştırdıkları bakımından.

Üçüncüsü; bürokrasiye veya ilgili başka devlet kesimleriyle ilişkisi olmasını istemeyenlerin oluşturduğu bir sektördür, denir.

Dördüncü; yasalara ve düzenlemelere, kurallara bir şekilde takılmak istemeyenler de bu başlık altında konuşulabilir ki, burada özellikle karapara faaliyeti tabi akla gelecektir.

Son olarak da kayıt-dışı ekonominin varlık nedeni, bu konudaki bilgisizlik belirtilir. Yani insanlar, örneğin genellikle küçük olan işyerleri açılırken, faaliyet gösterirken, onların bir kayıt altında faaliyet göstereceğini bilmezler, onun için kayıt yaptırmazlar, denir.

Bu şeyler içinde, saydığımız 5 beş unsur içinde, birincisi yani vergiden vergi sisteminden uzak durma isteği en önemli unsur olarak öne çıkıyor. Kısaca bu ikisini böylece kısaca da konuştuktan sonra, büyüklükleri konusunda bilgi vereyim. İnformel sektörün yapılmış bir çok çalışma var, büyüklüğü konusunda. Örneğin Afrika’da -ülkeler itibarıyla söylemeye gerek yok-% 60 ile % 90 arasında değişiyor, informel sektörün büyüklüğü. Burada şunu da belirtmemiz lazım; informel sektör tanımında genellikle tarım sektörü yoktur. Yani demek ki, tarım dışı sektörlerdeki informel sektör yüzdesidir. Bu söylediklerimiz % 60 – % 80 büyüklüğü. Latin Amerika ülkelerinde % 50 – % 60 arasında, pardon % 35 – % 60 arasında değişiyor. Asya ülkelerinde, marj çok daha geniş % 15 – % 55 arasında değişiyor. Örneğin Kore’de oldukça düşük informel sektör büyüklüğü. Türkiye’de Tuncer Bulutay Hoca’nın yaptığı tahmine göre 1990’ların ikinci yarısında informel istihdam oranı ortalama 95-99 döneminde % 34,5 – 35 dolayında. Şimdi kayıt-dışı ekonomiye buradan bir gönderme yapalım. İnformel sektörün hemen tüm ülkelerde % 50’den fazlası kayıt-dışıdır, denilir. Türkiye’de yine Tuncer Bulutay Hoca’nın yaptığı tahmine göre 1990’ların ikinci yarısında informel sektördeki istihdamın yaklaşık % 72’si (ortalama % 72’si) kayıt-dışı istihdamdır. Demek ki aslında informel sektör ile kayıt-dışı sektör arasında oldukça yakın bir ilişki var. İikisi farklı kavramlar olarak kullanılıyor, ama oldukça yakın bir ilişki de var. Yani informel sektör, ağırlıklı olarak kayıt-dışı sektör olarak düşünülebilir.

Kayıt-dışı ekonomi için yapılmış, uygulanmakta olan bir çok tahmin yöntemi vardır. Bunlar arasında sıkça para, tedavüldeki para ve para talebinden hareketle yapılan ekonometrik tahminler var. Bunları da kısaca şöyle bilgi olsun diye söyleyeyim. Örneğin, ABD için kayıt-dışı ekonomi tahminleri % 5 ile % 10 kabaca arasında değişiyor. Avrupa ülkelerinde, Almanya’da biraz daha düşük. Ama İtalya ve İspanya’da % 20’lere hatta % 25’lere çıkıyor. İtalya’da % 27 dolaylarında ve gelişmekte olan, azgelişmiş ülkelerde yahut kayıt-dışı ekonominin payı gelişmişlere göre daha yüksek beklenebileceği gibi. Türkiye’de ise kayıt-dışı ekonominin kayıtlı ekonomiye oranı çok değişken…

Korkut BORATAV: Katma değer olarak.

Ercan UYGUR: Evet, GSYİH hasıla oranı olarak söyleyeyim. İstihdam oranı olarak da var. Ama daha çok GSYİH içindeki oranı % 4 ile % 135 arasında değişiyor. Şimdi kabaca bir ortalama alırsak, işte % 70 dolayında. Ama bu konunun bazı ünlü isimleri var, siz biliyorsunuzdur. Onlar % 100 olarak iddia ediyorlar. Ama adı üstünde kayıt-dışı olduğu için, yani ölçmek zor olduğu için, bunların her biri takdir edersiniz, birer vahşi tahmin yani. Ama bazı göstergelere baktığımızda; Türkiye’de kayıt-dışı ekonominin, kayıtlı ekonomiye oranının yani GSYİH’ya oranının, % 50 ile % 100 arasında bir oran olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim DPT’de yapılan bir uzmanlık tezinden aldığım rakamlarda % 50 ile % 95 arasında değişiyor. Yani Türkiye’de genel olarak GOÜ’de olduğu gibi, kayıt-dışı faaliyetlerden yaratılan gelir yahut katma değer, kayıtlı olarak görülen gelirin % 50 ile % 100 arasında değişiyor. Son olarak karaparaya değinelim. Karapara, yasal olmayan faaliyetlerden yaratılan -karapara faaliyeti veya ekonomisi- yasal olmayan faaliyetlerden yaratılan gelir, istihdam gibi kalemler ile belirtiliyor. Burada yasal olmayan faaliyet denildiğinde, özellikle, herhalde Ergin Bey konuşacaktır, zaten vergi filan yasalarınca değil de, daha çok sanıyorum ceza yasalarına göre yasal olmayan faaliyeti kastediyoruz. İşte, kaçakçılık falan gibi, tabi şöyle bir tarafı var; karapara faaliyeti kayıt-dışı ekonomi içinde yer alabilir. Yer alır; yahut da informel ekonomi içerisinde yer alır. Ama tersi geçerli değildir. Yani kayıt-dışı faaliyet, karapara faaliyeti değildir, genellikle. Ama şöyle garip şeyler de var. Örneğin kaçak yapı yaparsınız Türkiye’de, bu kayıt-dışı faaliyet olarak görülür. Kaçak mal satarsınız karapara faaliyeti olarak görülür. Ya aslında ikisi de aynı gibi, görünüşte ekonomik faaliyet olarak en azından, ama yasal olarak farklı şeyleri var. Şöyle şeyler de var. İşte Türkiye’de öyledir birçok ülkede böyledir. Belli bir yaşın altındakilere içki satılmaz. İçki satılırsa bu yasa dışı faaliyet olur, o ticari faaliyet karapara faaliyeti olarak düşünülür. Ama o içkinin üretim aşamasından satış aşamasına kadar faaliyetlerde aslında kaydedilmiştir. Yani böyle örnekler bulmak mümkün. Şimdi bu tartışmalar yani informel ekonomi, kayıt-dışı ekonomi, karapara ekonomisi tartışmaları neden önemli. Bir kere bu tartışmalar giderek önem kazanmaya başladı. Çünkü hem dünyada hem de Türkiye’de, bu ekonomilerin, yani informel, kayıt-dışı ve karapara ekonomilerinin, payının artığını bir kere görüyoruz. Özellikle 1990’larda, hem bütün dünyada, hem de Türkiye’de. Şimdi şöyle bir gözlemde bulunmamız gerekiyor. Neden arttı bu faaliyetler ve neden önemli hale geldi. Burada söylenebilecek bir hareketliliğin artması diyebiliriz genel başlık olarak. Yani örneğin, işte informel ekonomi için söylemiştik, iç göç bu sektörün oluşmasında, yani işgücünün bir yerden bir yere göçü, bu sektörün oluşmasında önemli bir etken. Aynı şey kayıt-dışı ekonomi içinde geçerli ve aynı şey, aynı hareketlilik sermaye bakımından da geçerli. Sermaye hareket ettikçe informel ekonomiye, kayıt-dışı ekonomiye ve karapara ekonomisine kaynaklık ediyor. Burada özellikle küreselleşmenin etkisini belirtmemiz lazım. Küreselleşme ile birlikte hem kayıt-dışı faaliyetlerin, hem de özellikle gelişmiş ülkelerin önemsediği karapara faaliyetlerinin artığını görüyoruz. Nedeni şu, bir yerde yapılan kayıt-dışı veya karapara faaliyetin geliri, başka bir yere kolayca aktarılabiliyor ve daha

da önemlisi orada aklanabiliyor. Yani karaparanın aklanması faaliyetine, önemli bir katkı sağlıyor, ortam yaratıyor. Demek ki, bir kere üretim faktörlerindeki hareketliliğin, akışkanlığın artışı, bu ekonomilerin artışında, önemli bir etken olmuş; ama aynı zamanda başka unsurlar da var. Örneğin rekabet artırma adı altında getirilen bazı faaliyetler, bazı önlemler kayıt-dışı hatta bazen karapara faaliyetlerini artırabiliyor. Yine Tuncer Bulutay Hoca’nın yaptığı bir döküme göre, bir yabancı araştırmacının bulgusu şöyle;

Özelleştirme faaliyeti arttıkça, kayıt-dışı ekonomik faaliyetlerde artabiliyor. Yani aralarında ilişkiler kurmak mümkün. Anlamak kolay, daha önce devlet kesimi içinde, yani kayıtlı ekonomi içinde yer alan kuruluşlar, şimdi özelleştirilip bazen bazı yönleri ile kayıt-dışı ekonomik faaliyetlere ortam hazırlayabiliyor. Bu ekonomilerin tartışılması, demek ki, öne çıkması, bu ekonomilerin giderek hem dünyada, hem de Türkiye’de paylarının artmasından kaynaklanıyor. Bir yandan da, özellikle ilk ikisi yani informel ekonomi ve kayıt-dışı ekonomi tartışılması, kalkınma iktisadı içinde önemli bir yer tutuyor. Karapara faaliyeti ise özellikle uluslararası sermaye hareketi içinde önemli bir yer alıyor. Bu arada karapara faaliyetinin de karapara faaliyetinden yaratılan gelirin de, belki büyüklüğünü söylersem, bir karşılaştırma bakımından iyi olur. Yapılan tahminler, ki bu tahminler OECD bünyesinde kurulan Mali Eylem Görev Gücü’nün (MEGG) bünyesi içinde yapılan tahminlerdir. Avrupa ülkelerinde karapara faaliyetlerinden yaratılan gelir % 5 ile % 9 arasında değişiyor. Karapara faaliyetinin önemli olduğu ve payın yüksek olduğu ülkelerden birisi, örneğin yine İtalya. Anlamak da kolay, mafya ilişkisi nedeniyle herhalde. Türkiye’de yapılmış, bu konuda daha çok yabancı kaynaklı söylenmiş, bir takım oranlar var. Örneğin GSYİH’nın % 10’na kadar yükselebilir, karapara faaliyetlerinden yaratılan gelir. Burada gelir olduğunu bir kere daha vurgulamak istiyorum. Yani bu işin cirosu değil, yaratılan katma değer. Yani ücret ve kâr vs. olarak yaratılan katma değeri kastediyoruz. Ama daha gerçekçi şeyler, yaklaşık % 4 dolayında, % 3 ile % 4 arasında karapara faaliyetlerinden yaratılan bir gelir, yani katma değer, yani ücret+kâr geliri olduğunu ifade ediyor. Bu Türkiye’nin milli gelirinin (GSMH) yaklaşık 200 milyar dolar olduğu söylenirse, bu işte 6 ile 8 milyar dolar arasında bir şey yapılır ki, bunun son yıllarda DİE’nün bu konuda gayri resmi tahminleri var. Bu arada şunu da söyleyeyim. OECD’nin, İMF’nin desteğiyle; OECD aldığı bir kararla üye ülkelerde, hem kayıt-dışı ekonominin, hem karapara faaliyetlerinden kaynaklanan gelirin, tahmin edilmesini istiyor. Yani milli gelir hesapları, kayıtlı milli gelir hesapları yanında onlarla birlikte kayıt-dışından ve karaparadan kaynaklanan gelirin de, katma değerin de yani tahmin edilmesini istiyor. Türkiye’de tahminler var. Bu 3-4 milyar dolara çıkmaz deniyor. Bunun önemli bir nedeni de, özellikle bankacılık sektöründe alınan karapara hareketlerine yönelik önlemler deniliyor. Ama bunların hepsi, dediğim gibi, kaba ve vahşi tahminler. Şimdi informel ekonomi ve kayıt-dışı ekonomi kalkınma iktisadı içinde önemli bir yer tutuyor, dedik.

Burada iki yaklaşım var. Birisi, kabaca süper liberal yaklaşım olarak adlandırabileceğimiz bir yaklaşım. Şöyle diyor: İnformel olabilir, kayıt-dışı olabilir. Bu devlet kesiminden, özel faaliyetlerin devlet kesiminden bağımsız ve onların etkilerinden kurtulmuş olması, anlamına gelir. Oh ne güzel diyor ve bu faaliyetleri sınırlamak, onları dizginlemek, engellemek değil; belki de hatta teşvik edilmesi gerektiğini söylüyor. Bu konuda hatta işi iyice illeri götürüp, karapara faaliyetlerinin bile öyle adlandırılmaması gerektiği, onlarında bir ekonomik mantığı olduğu söyleniyor. Ben bu konuda hem kayıt-dışı ekonomik faaliyetleri, hem de karapara faaliyetlerini, Neo-klasik iktisat çerçevesinde açıklamaya çalışan bazı modelleme girişimleri gördüm, onu da söyleyeyim.  Bu Neo-klasik iktisatta vardır, biliyorsunuz. Her şeyin bir modellemesi yapılabilir. Ama buna karşılık, daha ağırlıklı olarak söylenen şey şudur: Kalkınma-büyüme tartışması içinde, GOÜ bakımından, hem informel ekonominin, hem de kayıt-

dışı ekonominin, birçok bakımdan ekonominin genel büyümesine olumsuz etki edebileceği, bu nedenle mümkün olduğu ölçüde, onların faaliyetleri de devam etsin bir yandan, ama onların faaliyetlerini formel sektöre ve kayıt altındaki ekonomiye kaydırmak gerektiğini, söyleyen bir yaklaşım var. Bu dediğim gibi daha ağırlıklı, çünkü GOÜ’in, formel ekonomi çerçevesinde daha hızlı büyüyeceği özellikle söylenir. Öyleyse şu soru geliyor akla, informel ekonomi, kayıt-dışı ekonomi hatta içine karapara ekonomisini de koyalım, ekonomide hangi etkileri var? Niye, özellikle bu ikinci yaklaşım, bu ekonomilerin mümkün oldukça formel, yani kayıt içindeki ekonomiye kaydırılmasını istiyor. Burada, bazı şeyleri, başlıklar olarak söyleyeyim:

Birincisi; bu tür ekonomilerin vergi hasılatını düşürdüğünü biliyoruz. Zaten önemli amaçlarından birisi, vergiden kaçmaktır. Bu tür ekonomik faaliyetlerin ve bunlar büyük olduğu ölçüde vergi hasılatı düşüktür. Bu, kamu harcamalarının, en azından bir bölümünün kısılamayacağı dikkate alınırsa, başka şekilde finanse edilmesi yani kamu harcamalarının büyümesi sonucunu getirir ve dolayısıyla, bu tür ekonomilerin yani informel, kayıt-dışı ekonomilerinin payının büyük olduğu ekonomilerde, mali politikaların etkin olarak uygulanması zordur, bir kere bu etki var.

İkincisi; bu tür ekonomiler, finans sektöründe şöyle bir sonuç yaratıyor. Para talebini istikrarsız kılıyor. Yani kayıt-dışı ekonominin ne kadarının, neyle finanse edildiğini anlamak mümkün değil. Dolayısıyla, örneğin merkez bankasının para talebini, istikrarlı bir para talebini bilerek, para politikasını uygulama şansı daha azalıyor.

Üçüncü; bu faaliyetler, döviz kurunu da, önemli ölçüde oynatabiliyor. Döviz giriş çıkışlarının, döviz miktarının yani giriş çıkışlarını kayıt-dışı ekonomide ve karapara faaliyetlerinde öngörmek mümkün olmadığı için, bunlar kayıt-dışında oldukları için, bunların döviz kuru üzerinde beklenmedik olumlu veya olumsuz etkileri olabilir. Bu da birtakım politikaların uygulanmasını olumsuz etkiliyor. Bunların getirdiği sonuçlarla ve ayrıca finans sektörünün sınırlı kalmasıyla, reel ekonomi olumsuz etkileniyor. Yani mali ve finans sektöründeki istikrarsızlıklar, reel ekonomiyi tabi olumsuz etkiliyor. Ayrıca, bu konuda bir çalışma biliyorum. Bu tür ekonomilerin, gelir dağılımını olumlu etkilemediği bulgusu var. Bir de son olarak, karapara faaliyetlerinin, kayıt-dışı ekonomilerde, ama karapara faaliyetlerinin özellikle yoğun olduğu ekonomilerde, yabancı sermayenin gidemediği, oraya gitmekte çekingen davrandığı söyleniyor. Eğer yabancı sermaye hareketi isteniyorsa, demek ki, bu tür ekonomilerin payının azaltılması gerektiği söyleniyor. Hoş bu arada, şunu da söyleyeyim. Bu, biraz evvel bahsettiğim, Mali Eylem?… neydi adı?… Mali Eyle Görev Grubu, evet bunlar, bu grup şey çıkartırlar. İşte karapara faaliyetlerini engellemeyen ülkeler diye, KARA LİSTE çıkartılır. Bunların içinde, son önemde örneğin, Ukrayna var işte Nijerya var, filan. Bu arada Kıbrıs Rum Kesimi’ne de, önemli ölçüde karapara gittiği söylenir, durur; ve bu özellikle İngiltere ve ABD basınında yer alır. Türkiye’de bu eylem grubunun üyesidir ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin de, bu KARA LİSTEDE yer alması gerektiğini söyler, durur. Ama olmuyor, onu da bu arada söylemiş olayım. Korkut Hoca baktığına göre sürem bitiyor, demektir. Bir beş dakika içinde bitireyim. Şimdi demek ki, olumsuz etkileri olabiliyor. Bu konuda aksine görüşler olsa bile, bu tür ekonomilerin olumsuz etkileri çok daha fazla. Kısaca bugünkü duruma bakalım. Özellikle Türkiye’de, şimdi burada sorun da, belki söylemem iyi olacak, Türkiye’deki duruma bakmadan evvel Latin Amerika ülkeleri için yapılan iki tane araştırmanın sonuçları bence ilginç. Bunlar, bu araştırmalar hem istatistiksel verilerle yapılmış, hem de özellikle Brezilya’da, Uruguay’da, Peru’da, bir ülkede daha, dört ülkede mülakatlar ile desteklenmiş. Bu araştırmada varılan sonuç şu, bu iki araştırmada varılan sonuç şu:

Kayıt-dışı ekonomi, informel ekonomi, hatta bir ölçüde karapara ekonomisi, hükümetlerle o faaliyetlerin içinde, olanların yaptığı bir şeytan anlaşmasının sonucudur, diyor. İngilizcesi ile DEVILISH AGREEMENT, yani vardıkları sonuç şu: Bunlar birbirlerine göz yumuyorlar. Çünkü, çünkü şöyle bir şey var, yaygın düşünce var. Eğer onlar kayıt altına alınmaya zorlanırsa, oy kaybederler, düşüncesi var. Bu Türkiye içinde, Türkiye’de de yapılan bazı tartışmalardan anlaşılabiliyor, galiba. Bugünkü durum için şunu söylemek mümkün: Türkiye’de kayıt-dışı faaliyetlerin karapara konusuna doğrusu çok girmek istemiyorum, orda yapılan hem ulusal girişimler hem de uluslararası girişimler var. Ama kayıt-dışı ekonominin kayıt altına alınması için yapılan girişimler var oldu, olageldi. Bunlardan bir tanesi de bu mali milat olarak bilinen yasa, yahut yasalar bütünüydü. Fakat uygulaması sürekli ertelendi, gecikti ve sonunda herhalde taraflı tarafsız bütün taraflar kabul ediyor ki, bu yasanın amacı kayıt-dışı ekonomiyi kayıt altına almaya çalışmak idi. Önemli bir amaçtı; fakat maalesef uygulanmadı. Bugünde yahut içinde bulunduğumuz dönemde de, uygulanmayacağı anlaşılıyor. Yani acaba şöyle bir şey akla geliyor, bu Latin Amerika ülkeleri için yapılan çalışmaların bulguları Türkiye içinde geçerli mi? Yani kayıt-dışı ile hükümetler arasında, gerçekten bir şeytan anlaşması oluyor mu, var mı? Bu sorunun cevabını, takdirlerinize bırakarak son vereyim. Teşekkür ederim.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Profesör Doktor Sayın Korkut BORATAV’ın, Birinci Oturum Yöneticisi Olarak, Takdim Konuşması:

Teşekkürler sayın Uygur. Şimdi ikinci konuşmacımız, Adalet Bakanlığı, Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü Tetkik Hakimi olan Sayın Ergin Ergül,  uluslararası hukuk ve karşılaştırmalı hukukta karapara aklamanın önlenmesi ve cezalandırılması konusundaki tebliğini sunacak, buyurun efendim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.