GÜNCEL HABERLERÜlke EkonomileriYATIRIM&FİNANS

Fizyokrasi Nedir?

FİZYOKRASİ NEDİR?

Fizyokrasi kavramı özellikle politika ve maliye alanında sıklıkla kullanılan ve atıf yapılan kelimelerden biridir.

Bu kapsamda kamu finans olarak sizler için araştırdık….

İşte fizyokrasi yada fizyokrat denildiğinde ne anlaşılması gerektiğine dair ayrıntılar….

Fizyokrasi nedir?

1-FİZYOKRASİNİN TARİHİ

Onsekizİnci yüzyılda Fransa’da geliştirilen ve temel tezleri Fransa dışında hiç bir ülkede kabul
görmemekle beraber iktisadi düşünce­de okullar ve sistemler dönemini başlatan ikti­satçılar topluluğuna fizyokratlar denilmiştir. İngiltere’de merkantilizm hemen klasik ikti­sat tarafından takip edilirken, Fransa’da Oues-nay’in fizyokrat ilk okulu bir ara dönem oluştur­muştur.

“Toprak, servetinbiricik kaynağıdır”: Ques-nay öğretisinin temel düşüncesini bu veciz cümlede ifade etti. Gelecek nesiller için pek anlaşılmaz bir iddia gibi görülen bu ifadede ti­caret ve sanayinin, kendilerine yapılan masra­fın ötesinde bir net kâr hasıl etmeye muktedir olmadığı vurgulanmaktadır.

Tarım ürünleri maliyetleri karşılar, toprağın ekilip biçilmesindeki el emeğine karşılığını öder, işçilere bir kazanç sağlar ve ilave olarak diğer sınıfların gelirlerini meydana getirir. Sa­nayi ürünlerini satın alanlar maliyetleri, el emeğini ve tüccarın kazananı ödemiş olurlar; ama bu metalar onun ötesinde herhangi bir gelir üretmezler.

Çoğunlukla bağımsız bir düşünür olarak tak­dim edilen Turgot tamamen aynı öğretiyi sa­vunmaktadır;
tarıma için şöyle diyor: “Kişisel isteklerinin Ötesinde, emeğinin toprağa üret­tirdiği, toplumun bütün diğer üyelerinin aldık­ları ücretin biricik fonudur. “Ve, sanayicileri dasse sterile (kısır sınıf) olarak
tanımlamasını reddettiği halde, bu sözde ifade edilen yargıyı gene de paylaşmıştır, zira bizzat kendisi tarım­cı sınıfından dasse pmductive (verimli, üret­ken sınıf), zanaatçı sınıfından ise dasse stipen-diee diye söz etmektedir.

Ouesnay’ın Ekonomik Tablo”sunda ortaya koyduğu bölüşüm Öğretisi, sadece tanmm i’avt-ken, ticaret
ve sanayinin ise kısır olduğu düşün­cesinin bir uygulamasından başka bir şey değil­dir. Geliştirdiği şema, ülkenin üretken sınıfı­nın, yani tüm milli ekonominin bir yılda 5 mil­yar franklık mal ürettiği varsayımına dayan­makta ve şöyle denmektedir: 2 milyar frank bizzat bu sınıf tarafından tüketilmektedir,

2 milyar frank çiftlik kirası olarak toprak sahip­lerine gitmektedir, geriye kalan 1 milyar frank ise, sanayi malları karşılığında kısır sınıf olan saniyicilere gitmektedir. Böylece bütün gelir tarımdan kaynaklanmaktadır.
Toprak sahiple­ri aldıkları 2 milyarı ikiye bölmektedirler: 1 milyarı gıda maddeleri satmalımı İçin doğru­dan tarıma giderken, ikinci 1 milyar sanayi ürünleri için sanayicilere ödenmektedir. Dola­yısıyla, kısır sınıl’ tarafından her yıl 2 milyar bi-riktirilmektedir: birisi çiftçilerden, diğeri soy­lulardan
olmak üzere. Fakat bu miktarın tü­münü onların temin ettikleri erzak ve gıda maddeleri olmaksızın zanaatkarların ne yaşa­yabilecekleri, ne de çalışabilecekleri üretken sınıfa geri vermek zorundadırlar. Daire yeni­den başlamak üzere böylece kapanmış olmak­tadır.

Net ürünün toplumun değişik sınıflan arasın­daki dolaşımı fizyokratik öğretinin en göz alı­cı bölümünü oluşturmaktadır. Bütün dolaşım sürecini basilleştirilmiş bir tablo formu ile gös­termeye kalkışmak, bilimsel yöntemin iktisadi olgulara güçlü bir şekilde uygulanmasının ilk örneklerindendir. Fizyokrasi; bir çokları tara­fından bugüne kadarki İktisadi düşüncenin en etkili parçası olarak kabul edildi;
Mirabo da­ha ileriye giderek onu, insan akimin en Önemli keşiflerinden biri olarak yazı ve paranın İcadı ile aynı sınıfa koydu. ‘Tablo” iki şeyi göster­mektedir: önce, net ürünün üç sınıf arasında nasıl deveran ettiğini, ikinci olarak, her yıl na­sıl yeniden üretildiğini. Tablo, her sınıfın ken­di
içindeki dolaşımım göstermemekte ve sabit fiyatlar ile her yıl aynı net ürünün
yeniden üre­tildiğini varsaymaktadır. Kısır sınıfa artı ürün­den pay verilmesi,
onların üretici ve mülk sa­hiplerinin hizmetçileri olmalarındandır. Ken­di
başlarına herhangi bir değer yaratamazlar; sadece tarımda yaratılan değeri,
temci ihtiyaç maddelerine ilave olarak tüketilen mamul mallara dönüştürürler.

Her ne kadar Tablo para miktarları, alım ve satımlarla işliyorsa da, gerçekte mübadele sü­reci ile
igilenmemektedir. Parasal formun arka­sında aynî bir dolaşım vardır. Tablo’nımözü ve temel meselesi, net ürünün kullanım değer­lerinin bölüşüm ve yeniden üretimidir. Fizyok­ratlar, enıek’değer ve artık-değer teorilerinin ge­lişmesi için çok güçlü bir dürtü olan bir düşün­ceyi harekele geçirdiler. Ancak,
kendileri böy­le bir değer teorisi geliştirmediler. Mübadele değeri problemine
ve fiyata gösterdikleri dik­kat, tamamen farklı karakterde sonuçlara yol açtı.
Böylece, katkılarından biri, devamını Smith ve Ricardo’da ve tahrif edilmiş bir
biçi­miyle Manc’ta bulurken, diğeri arz-talep ve fayda-değer teorilerine yol
açıyordu.

Okulun kurucusu Qucsnay değer konusunu sistematik olarak ele almayıp mamul mallar söz konusu
olduğunda, bir Üreiim-malİyctleri fiyat teorisini kabul etti. Ona göre zanaatkar­lar yeni değerler yaratmaya muktedir değildi; sadece mevcut değerleri birbirine ilave ediyor­lardı. Mamul mallar mübadele edildiğinde {net ürün teorisiyle uyumlu olarak) sadece eşitler değiştirilmiş olurdu. Mübadelede her­hangi
bir kâr (veya değer fazlası) ortaya çıka­mazdı.

En olgun ve siyasi açıdan en önemli fİzyokrat olan Turgot, değer ve fiyat teorisine belirli bir
düalizm getirmekle daha ileriye gitmiş ol­du. Sadece tarımdaki emeğin bir fazlalık yara­tabileceğine dair temel fizyokratik ilkeden sapmadı. Ama yazılarından birisinde, mübade­le değerinin belirlenmesinde öznel (sübjektif) unsurlara önemli bir yer verdi. Bir bireyin be­lirli bir mal hakkında bir yargı
oluştururken dikkate aldığı değişik faktörlerin bir listesini yaptı. Bir ihtiyacı tatmin etmedeki kabiliyeti, el­de edilebilmesiıuieki kolaylık, endeıük dununu ve diğer mülahazalar hep beraber onun bir ma-lın tahmini değerini oluşturuyordu. Bundan mübadele-değeri kavramını türetti ve müba­deledeki
tarafların tahmini değerlerinin orta­lamasıyla tesbit edildiğini söyledi.

Birey, ihtiyaç duyduğu malları (onları değer­lendirmesine göre) temin etmek için emeğini parça parça
ortaya koyacaktı. Bu, sübjektİvist okulun fırsat maliyeti teorisinde geliştireceği sübjektif değerlendirme ve üretim maliyeti arasındaki ilişkiye benzemektedir. Fizyokrat­ların, değeri açıklarken düştükleri tutarsızlık­lar şundan kaynaklanıyordu; fazlalığın tek oluşturucusu olarak emeği (onun kaynağı
tabi­attı) gördükleri halde, hep bu bağlamda kulla-nım-değeri olarak düşündüler. Dolayısıyla, mübadeleyi ele aldıkları zaman değişik bir açıklamayı benimsemek zorunda kaldılar.

Ne var ki, mübadele-değeri teorisi fizyokra­tik sistemin en önemli bölümü değildi. Siyasi felsefelerini ve siyaset kurallarını net ürün kavramından düretmişlredi. Tarım tek fazla­lık biçimi olduğundan, Colbcrt’in endüstriyi geliştirmeye yönelik merkantilist tedbirleri ya­rarsızdı. Fizyokratlar, bunlara karşı
“laisserfa-iı-e, taisserpasser” (bırakınız yapsınlar, bırakı­nız geçsinler) sloganına sarıldılar. Endüstri de­ğer yaratmaz, sadece onları dönüştürürdü. Bu dönüşüm sürecinin hiçbir düzenlemesi toplu­mun servetine
herhangi bir şey ekleyemezdi. Tersine, böyle bir durum büyük ihtimalle üre­timi daha zor ve daha az ekonomik hale geti­rirdi. O halde, müdahalenin her biçiminden sakınıl malıydı. Aynı şekilde, devlet müdahale­sinin en güçlü aracıolan vergileme alanında sanayi ve ticaret tüm katkılardan arındırılmalıydı. Vergiye tabi kılınacak tek üretim dalı de­ğeri yaratan tarımdı. Endüstriyi vergilendir­me, aslında dolambaçlı, dolayısıyla ekonomik olmayan, bir yolla toprağı vergilendirmek de­mekti. Topraktan alınacak bir tek vergi, fizyokrasinin finansal ilkesiydi.

Ouesnay’in temel ilkelerini açıkladığı siste­min merkezî kavramı “doğal düzen” idi.
Fiz­yokratlara göre, insan toplumu devlet idareci­liğinin pozitif kanunlarıyla asla değiştirileme­yecek olan doğal kanunlarla yönetiliyordu. Cömert bir Tann’nın İnsanlığın hayrı için va­zettiği bu kanunlar o kadar açıktı ki, onları ta­nımak için biraz düşünmek yeterdi.

Doğal düzenin esas yönleri mülkiyetin çıkar­larından yararlanma hakkı, emeğin serbestçe uygulanabilmesi ve başkalarının kendi çıkarla­rını takip etmeleriyle uyumlu bir özgürlüğün varlığı idi, Doğal düzen, iktisadi ve siyasi şart­ların henüz tam olgunlaşmadığı bir çağda fay­dacılığın (utilitarianism) habercisiydi.

Fizyokratların toprağa karşı tavırları hakkın­da, onların toprak mülkiyetini tutkuyla savun­malarından
güç alan hemen hemen feodal bir hava vardır. Oysa, toprak servetin biricik kay­nağı telakki edildiğinden, bu görüşün pratik sonucu (tek vergi) toprak sahipliğinin aleyhi-neydi. Bu ve onunla ilgili olarak devlet müda­haleciliğine karşı çıkış, fizyokratlar bizzat bu amacı tasarlamamış olsalar da, sanayinin geliş­mesine
güçlü bir katkıda bulunmuştur.

Onları destekleyenlerin bir çoğuna göre fiz­yokratlar sadece feodalizmin savtmuculanydı. Fakat iktisadi meselelerin tartışılmasına gelin­diğinde, fizyokr atlar A-fl^ı/fl/«/gÖz/iV/:/e/-kullan­mak durumundaydılar. Onlar İçin toprak sahi­bi daha şimdiden işçileri istihdam eden bir ka­pitalist olmuştu.
Turgot’ya göre, İşçinin ücre­ti. İhtiyaç duyduğu geçimlikle {sırict necessa-ire) belirlenirdi. Fakat tabiatın cömertliği ona (yatırdığından) daha fazlasını geri verecekti; bu fazlalık mülk sahibinin rantıydı. Birikim bu ranttan oluşuyordu. Sermaye böylece ortaya çıkıyor, sanayinin büyümesi ve tarımın geliş­mesi için gereken avanslar süreklilik kazanı­yordu.

Fizyokratlar bu tür analizleri kullanarak toprak sahiplerinin çıkarlarına hücum etme niye­tinde değillerdi. Fakat analiz bu yönde kullanı­labilmeye uygundu, öğretilerinin pratik etki­si, İngiliz çağdaşlarınınki gibi, kapitalist sanayi­inin Özündeki engellenil daha da bertaraf edil­mesi oldu. Fransız Devrimi1 n& zemin hazırla­yanlar arasında fizyokratların yeri küçümsene­cek gibi değildir.

Mustafa ÖZEL Bk.
Laİssez-Faiıv; Liberal Ekonomi.

2-Fizyokrasi Nedir?

Doğanın düzeninden yola çıkarak oluşturulmuş, tarımsal üretimin önemini savunan,18 yy.’da ortaya çıkmış bir düşünce sistemidir.

Fizyokrasi Yunanca “Fisiokratia” kelimesinden gelmektedir. Kelimenin köklerine bakıldığında “Fisis” tabiat ve doğa, “kratia” ise idare etmek anlamına gelmektedir. Bu durumda doğanın yönetimi, ya da hakimiyeti gibi bir çeviri yapılabilir.

Ekonomi biliminde de fizyokrasi doğanın bir düzeni ve kanunu olduğunu, insanın tabiatın bir parçası olarak bu kanunlara tabi olduğunu, sonuç olarak servetin kaynağının da doğa olduğunu savunmaktadır, servetin kaynağı değişim değil, toprak ve tarımsal üretimdir. Fizyokrasidüşüncesine göre ekonominin temeli tarımsal üretime dayanır ve her şekilde desteklenmesi gerektiği düşünülmektedir.

Merkantilizm ‘e tepki olarak 18. yy’da Fransız ekonomistler (Fizyokratlar) tarafından savunulan bu ekonomi teorisinin önderliğini Dr. F. Quesnay yapmıştır.

Laissez faire laissez passer (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler) sloganını ilk dile getirenler fizyokratlardır. Fizyokratlar kardinal faydateorisini savunmaktadırlar.

Bu terimin İngilizce karşılığı: Physiocracy dir….

3-FİZYOKRASİ NASIL DOĞDU?

Merkantilizmden sonra 18. yy da ortaya çıkan görüş, Almanya, İngiltere ve sonra bütün Avrupa ya yayıldıktan sonra Amerika kıtasına geçmiştir. Merkantilizmden Fizyokrasi görüşüne doğrudan doğruya ve hemen bir geçiş olmamıştır. Fizyokrasi tarımı ihmal eden merkantilizme tepki olarak ortaya çıkmıştır. Merkantilizmdeki hatalar fizyokrasinin oluşmasını sağlamıştır.

Fizyokrasinin kurucusu ve en önemli temsilcisi Francois Quesnay’dır (1694-1774). Fizyokrasi doğanın egemenliği, toplumların tabii kanunla yönetilmesi anlamına gelmektedir. Bu felsefenin babası olarak John Locke bilinir çünkü onun doğal düzene verdiği önemi fizyokratlarda vermiştir. Diğer önemli isimler ise Condillac ve Turgot’dur.

Doğal düzeni savunan bu görüşe göre toplumsal ve ekonomik kurallar doğal bir kanun gücüyle oluşur.  Üretimdeki tek verimli olan alanın tarım olduğunu savunurlar. F. Quesnay da ‘Ekonomik tablo’ adlı eserinde tarımın üretken bir sektör olduğunu, toprağın yarattığı ‘artık’ değeri bu tablo ile gösterdikten sonra, vergilerin de tarımdan alınması gerektiğini vurgulamıştır.

Gelir dağılımı teorisi açısından net hasılaya dayanarak toplum üç sınıfa ayrılır. Bunlar;

  • Toprak sahipleri
  • Tarımda kiracılar (çiftçiler, verimli sınıf)
  • Sanayici ve tüccarlar (kısır sınıf)

Quesnay tarafından oluşturulan «ekonomik tablo» ya göre bu sınıflardaki gelir dağılımı şöyledir; Çiftçiler, topraktan sağladıkları net hasılayı toprak sahiplerine kira olarak verirler. Toprak sahipleri, toprağın işletilmesinin bedeli olan bu net hasılayı alırlar. Kısır sınıf ise hammaddeyi işlenmiş maddeye dönüştürmek için imalathane ve işçiye ihtiyaç duyar. Bu yüzden bu sınıfın elde ettiği net gelir, diğer iki sınıfa dönmek zorundadır.

Fizyokratların temel özellikleri:

  • Üretimdeki tek verimli alanın tarım olduğunu kabul ederler.
  • Sadece tarım sektörü vergilendirilmelidir. İktisat politikasındaki ‘Tek Vergi’ kavramı da bu şekilde oluşmuştur.
  • İhracatın tarımsal ürünlere dayanması gerektiğini savunurlar.
  • Bireycidirler.
  • Doğal düzeni kabul ederler.
  • Devletin ekonomiye müdahale etmemesi gerektiğini savunurlar.
  • Faiz, tarımsal sermayenin kazancıdır.
  • Fizyokratlar klasik iktisadi düşüncenin temelini atmışlardır.

1789 Fransız İhtilali, Fizyokrasi düşüncesinin sonu olmuştur.

kaynak:gençmaliye.com, piyasarehberi.org, sosyoloji.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.