6183 Sayılı KanunGÜNCEL HABERLERVERGİ MEVZUATI

Haciz Uygulaması ve Özellik Gösteren Durumlar

TÜM YÖNLERİYLE HACİZ UYGULAMA SÜRECİNE GENEL BİR BAKIŞ

GİRİŞ

Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre Haciz “ Bir alacağın ödenmesi için borçlunun parasına, aylığına veya malına icra dairesi tarafından el konulmasıdır.” Şeklinde ifade edilmektedir.

Devlet tarafından gerçekleştirilen kamu hizmetlerinin finansmanı kamusal nitelikli alacaklardan karşılanmaktadır. Devlet, kendisinin alacaklı olduğu her türlü vergiyi zamanında ve eksiksiz olarak toplaması tüm kamunun yararınadır. Bu sebepten kamu alacağının özel mahiyetteki alacaklara göre daha hızlı tahsil edilmesinin önemi çok aşikardır. Anayasanın “Vergi Ödevi” başlıklı 73.maddesine göre “ Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi vermekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır. Vergi, resim, harç vb. mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.” Bu yasal güvence ile Devlet, kamu harcama bütçesini oluştururken bu bütçe içine gelir kalemi olarak toplayacağı vergileri koymaktadır. Kamu bütçesinin en önemli kalemi Vergi, resim ve harçlardan meydana gelmektedir. Herkes mali gücü ölçüsünde vergi vermekle yükümlüdür. Devlet ise mali güç ilkesine göre oluşacak vergilerden gelir adaletini sağlamakla yükümlüdür. Vergi adaletinin sağlanması ise etkin bir vergi kontrol-yargı sisteminin oluşturulması sayesinde olur.

Devlet, kendisi ile özel şahıslar veya şirketler ile arasında doğmuş olan bir takım alacaklarını “en başta da vergi alacağı” olmak üzere takip ve tahsilini bir takım yasal düzenlemelerle yerine getirmektedir. Bu sayede, VUK’nu ve uygulamaları içerisinde yer alan, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunu ile (AATUHK), ortaya çıkmış olan vergi borçlarının ödenmesini, vadesi geçmiş borçlar ile ilgili izlenecek yolların belirlenmesini, bu yolların tükenmesi durumunda taşınabilir ve taşınmaz malların cebri-icra yolu ile haczedilerek muhafaza edilmesinin sağlanmasını, daha sonra, bu malların satışının yapılmasının sağlanarak paraya çevrilmesi ile kamu alacağının tahsil edilmesini yasal yollarını hazırlayan kanundur. Özel kişilerin kendi aralarında ihtilaflı olduğu alacak ve borç ilişkilerini ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu düzenlemektedir.

KAMU ALACAĞININ CEBREN TAHSİLİNİN ANAYASAL DAYANAĞI İLE TANIMI VE ŞEKİLLERİ

Kamu harcamalarının yapılmasının sağlanmasında en önemli gelir kaynağı vergidir. Vergilendirme yetkisi Anayasamızın 73.maddesinde tam ve yalın bir ifade ile tanımlanmıştır. Devlet, ülkesi üzerindeki egemenlik hakkının bir sonucu olarak sahip olduğu fiili ve hukuki gücünü kullanarak vergilendirme yetkisini tesis etmiş olur. Kişilerden toplanan vergiler ile hangi kamu harcamalarının yapılacağı önceden belli olmaz, Devlet, vatandaşından aldığı vergiler ile onun için yapmış olduğu hizmet ve harcama arasında birebir eşitlik kurmaz. Literatüre Adem-i tahsis olarak derç olan bu kurala göre Devlet, yalnızca vergi yükünün tüm topluma adaletli ve dengeli dağıtılmasından sorumludur.

AATUHK’ nun 56. maddesine göre vergi alacakları üç şekilde cebri olarak tahsil edilmektedir;

1- Amme borçlusu tahsil dairesine teminat göstermişse, teminatın paraya çevrilmesi yahut kefilin takibi.

1- Amme borçlusunun borcuna yetecek miktardaki mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi.

2- Gerekli şartlar bulunduğu takdirde borçlunun iflasının istenmesi.

Haciz yoluyla takipte, borçlunun borcuna yetecek derecede malı haczedip paraya çevrilerek alacak tahsil edilir. Bu durumda bir malın kural olarak haciz edilmiş sayılması için mala fiilen el konulup borçlunun tasarruf sahası dışına çıkarılmış olması gerekmez.[1]

Teminatın Paraya Çevrilmesi veya Kefilin Takibi

AATUHK’ nun 56.maddesine göre, teminata bağlanmış olan kamu alacağı vadesi geldiği halde ödenmemişse borçluya borcunu ödemesi gerektiği ile ilgili 7 günlük süre tanınır. Burada yedi günlük süre verilmesinin amacı, idare lehine bürokratik işlere girilmeden borcun ödenmesinin sağlanması, borçlu lehine de gösterilmiş olan teminat ya da teminatların satılmaması amaçlanmıştır.[2] Yapılan bu bildirim ödeme emri niteliğinde değildir, idare gönderdiği yazıda yalnızca paranın tahsilini talep etmektedir. Bu ödeme emri talep yazılarına karşı da yargı yolu her zaman açık olup, açılacak dava ödeme emri hükümlerine karşı açılacak davadan farklı olarak Anayasanın 125.maddesi kapsamında İYUK nun genel hükümleri çerçevesince açılmalıdır.

Haciz, 6183 Sayılı AATUK nun 62.maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, kamu alacaklarının “Borçlunun, mal bildiriminde gösterilen veya tahsil dairesince tespit edilen borçlu veya üçüncü şahıslar elindeki menkul malları ile gayrimenkullerden, alacak ve haklarından amme alacağına yetecek miktarı tahsil dairesince haczolunur” denilerek kamu alacağı bu sayede fiilen ya da kayden güvence altına alınmaktadır. Haczin uygulanması için borçluya mutlaka ödeme emrinin gönderilmesi ve haciz varakasının yetkililer tarafından kurallara göre imza altına alınması şekli şartlarından başında gelmektedir.

İflasın İstenmesi

Cebri icra yoluyla tahsilatın son aşaması da borçlunun iflasının istenmesidir. Özel kanunlarda yer almadığı sürece, gerçek kişilere ait özel ya da kamu borcu için iflas yolu ile kamu borcu tahsiline başvurulmaz. Bu yöntem kural olarak yalnızca tacirlere uygulanabilen bir yoldur.

Ödeme Emrinin Borçluya Tebliği

AATUHK nun 55.maddesine dayanılarak, Kamu alacağının tahsili sürecinin fiili olarak ilk hareket noktası borçluya ödeme emrinin gönderilmesi işidir. Yapılan bu ilk işlem ile birlikte idare işlem zorunluluğunun ilk aşamasını gerçekleştirmiş olur. Ödeme emrinde, kesinleşmiş kamu alacağının aslı ve ferilerinin mahiyeti, miktarları, nereye ödeneceği, zamanında ödenmediği ya da mal bildiriminde bulunulmadığı takdirde borcun cebren tahsil edileceği, borçlunun mal bildiriminde bulunduğu tarihe kadar üç ayı geçmemek üzere hapis ile tazyik olunacağı, gerçeğe aykırı mal beyanında bulunulduğu takdirde hapis ile cezalandırılacağı bilgilerine yer verilmesi bu bildirimde yine şekli ve zaruri bir şarttır.

Ödeme Emrine İtiraz

AATUHK nun ödeme emrine karşı borçlunun dava yoluna gitmesini üç ana kurala bağlayarak sınırlandırmıştır. Böyle bir sınırlandırma yapmasının amacı ise amme alacağının uzun bir sürece dayandırılmadan bir an evvel alacaklı kamu idarelerine intikalinin sağlanmak istenmesinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenledir ki; Amme borçlusu böyle bir borcunun bulunmadığını, borcunun bir kısmının ya da tamamının ödenmiş olduğunu veya borcun zamanaşımına uğradığını iddia edebilir. Söz konusu iddialarını somut deliller ile ispatlamak zorundadır. Örneğin, borcunun idarenin başka bir konuda mahsup edilmiş bir alacağının mahsup edilmediğini ya da borcun vadesinin gelmediğini, mücbir bir sebepten idare tarafından borcun terkin edildiğini, borcun tahakkuk-tahsil zamanaşımı ya da affa uğradığını iddia edebilir.

Mal Bildirimi

Mal bildirimi, AATUHK da şu şekilde ifade edilmiştir. “Borçlunun gerek kendisinde, gerekse de üçüncü şahıslar elinde bulunan mal, alacak ve haklardan borcuna yetecek miktarın, nevi’ini, mahiyetini, vasfını, değerini ve her türlü gelirini veya haczi kabil mal veya geliri bulunmadığını ve yaşayış tarzına göre geçim kaynaklarını ve buna nazaran borcunu ne suretle ödeyebileceğini yazı ile veya sözle tahsil dairesine bildirmesidir.” Madde hükmü ile kanun koyucu borçlunun borcunu karşılayacak miktarda mal bildiriminde bulunmasını amaçlamaktadır. Mal bildirmenin amacı, tahsil dairesinin alacağına karşılık gelebilecek ölçümlendirmeyi yapmalarını sağlamak ve borçlunun mal beyan ile bildirmiş olduğu malları haczetmektir. Mal beyanında mutlaka hacze kabil bir malın bildirilmesi şart olmayıp “malım yoktur” şeklinde bir bildirimde bulunmakta mal bildirimi hükmü taşımaktadır. Malı olmadığı yolunda bildirimde bulunan borçlular, bu bildirimle veya bu bildirim tarihinden itibaren 15 gün içinde, en son kanuni ikametgah ve iş adreslerini, varsa diğer devamlı mükellefiyetleri bulunan vergi dairelerini bildirmek zorundadırlar. Kabul edilebilir bir özre dayanmadan bu yükümlülüğü zamanında yerine getirmeyen borcular 50 güne kadar adli para cezası ile cezalandırılırlar. [3] Kamu idaresi olan tahsil dairesi, borçlunun bildirdiği malları haczetmek zorunda olmayıp, 6183 sayılı kanunun 62.maddesine göre “borçlunun bildirdiği veya tahsil dairesinin tespit ettiği mallardan borcuna yetecek kadarı haczedilir” ifadesine dayanarak başkaca malları üzerinde borcu karşılayacak kadarını haczedebilir. Mal bildiriminde gerçeğe aykırı mal beyanı yapmanın da borçlu açısından bir takım ilave cezai işlem doğuracağı yönünde yasal düzenlemelerde bulunmaktadır. Öyle ki, mal bildirimini gerçeğe aykırı yapmış olanların ya da mal bildiriminde bulunduktan sonra, ileride edinmiş olacağı hacze kabil mal, alacak ve hakların tahsil dairesine bildirilmesini sağlamak için aynı kanunun 111. Ve 112. Maddelerinde cezai hükümlere yer verilmiştir. Madde 111 dayanarak, gerçeğe aykırı mal bildiriminde bulunanlar ile yaşayış tarzları mal bildirimine uymayanlar hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları istenebilir. Yine 112.madde de mal bildiriminden sonra edinilen mallar, kazanç ve gelirlerinde meydana gelen artışları da zamanında bildirmeyenler için de bir seneye kadar hapis cezası istenebilmektedir.[4]

Mal Bildiriminde Bulunmama

AATUHK’nun 60.maddesinde, kendisine ödeme emri tebliğ edilen borçlu, tanınan 7 günlük süre zarfında borcunu ödemez ya da mal bildiriminde bulunmazsa mal bildiriminde bulununcaya kadar en fazla üç ayı geçmemek üzere hapsen tazyik olunur. Bu süre içinde mal bildiriminde bulunan borçlu için hapis cezası düşürülmelidir. Mal bildiriminde bulunulmaması aynı zamanda ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuka da neden olmaktadır. İcra mahkemesi tarafından verilen hapis kararı temyiz edilemez.[5] Mal bildiriminde bulunmamak suç değildir, Hapsen tazyik olacağını bilmek mükellefi mal bildiriminde bulunmaya zorlayan bir kuraldır. Borçlu mal bildiriminde bulunmazsa alacaklı idare, 7 günlük süre bittikten sonra durumu icra tetkik mercii hakimine bildirir. Hapis cezası kararı burada alınır. Bu karar, Cumhuriyet savcılığı tarafından derhal uygulanır. [6]

Mal Varlığı Araştırması

Vergi icra hukukumuzda 2004 yılından önce mal varlığı araştırması ile ilgili açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kesinlik, 16.07.2004 tarihli 5228 sayılı Kanunun 62.maddesi ile Maliye Bakanlığına Mal Varlığı araştırması yetkisi vermiştir. Bu kapsamda, Vergi Daireleri İşlem yönergesinin 335.maddesi ile tanımlanan yetki ile Bakanlık Mal araştırması yapmaktadır. Buna göre, alacaklı icra dairesi, araştırmanın şekli, kapsamı ve alanını belirleme yetkisine sahiptir.

Haczin Genel Tanımı ve Kuralların Tespiti

Kamuna ait bir borcun ödenmemesi durumunda o borcun sahibi için cebri icra yoluna başvurulması zorunluluk haline gelmektedir. Bu borçtan kaynaklanan kişiye ödeme emri gönderildikten sonra kişi eğer borcunu ödemezse iki hukuki yoldan birini seçilmek durumunda kalınır. Borçlu ya mal bildiriminde bulunmak ya da ödeme emrine itiraz edecektir. Borçlu tarafından yapılacak itiraz sonuçsuz kaldığı takdirde ödeme emri kesinleşecek olup, hürriyeti kısıtlayıcı ceza ile karşılaşmamak için mal bildiriminde bulunmak zorundadır.

Haciz Varakası

6183 sayılı Kanunun 64 üncü maddesinde 4108 sayılı kanunla yapılan değişiklikle, haciz muameleleri, tahsil dairesince düzenlenen ve alacaklı amme idaresinin, mahalli en büyük memuru veya tevkil edeceği memur tarafından tasdik edilen haciz varaklarına dayanılarak yapılır. Haczin donesi haciz varakasıdır. Haciz Varakası düzenlenmeden bir mükellef veya kamu borçlusu hakkında haciz işlemi uygulanamaz [7] En büyük memur ifadesinden, o bölgenin Kaymakamı ya da Valisi olduğunun anlaşılması gerekmekte olup, bu makamlar tarafından kendilerine tanınan yetkiler devredilebilir. [8] Vergi Daireleri İşlem yönergesinin 313 ve 316 maddelerinde açıklanmıştır. Buna göre, Haciz varakları ilgili servislerden ikinci örneği imzalanarak teslim alınır. Bu varakada servis şefi imzası, Alacağın miktarının yüksek olup olmadığı, Borçlunun kaçması ya da mallarını kaçırması ihtimalinin olup olmadığı, başkaca borçlarından dolayı kovuşturmanın olup olmadığı, ihtiyati hacizle ilgisinin ne olduğu yönünde incelenir. Haciz varakaları her bir tahsildar ve icra memuru adına iki örnek olarak “Haciz Varakaları Dağıtım ve İzleme Bordrosu” şeklinde düzenlenerek teslim edilir. [9]

Menkul Mal Haczi

Türk Medeni Kanununun 762 maddesinde “ Taşınır mülkiyetinin konusu, nitelikleri itibarıyla taşınabilen maddi şeyler ile edinmeye elverişli olan ve taşınmaz mülkiyetinin kapsamına girmeyen doğal güçlerdir. AATUHK na göre de, “her türlü menkul mallar cins ve nev’ileri, vasıfları, alametleri, sayı ve miktarları ve tahmin edilen değerleri haciz zaptında tespit edilmek suretiyle hazcolunur.” Şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tanımla birlikte, Özellikle menkul mallar üzerinde değerlemeyi yapmak değerleme yapılması gereken husus varsa orada bulunanların görüşleri de alınarak değerlemeyi haciz memurunun yapması gerekmektedir. Ancak, tahsil dairesinin gerek görmesi veya borçlunun talebinin olması durumunda bilirkişi vasıtasıyla bu malların değeri tespit ettirilebilir. Haciz sırasında tanzim edilen haciz zaptına esas olan varakanın tarih, numarası, haczin yapıldığı yer, gün, saat yazılarak o sırada orada bulunanlara imzalatılır.

Gayrimenkul Malların Haczi

Gayrimenkul, kavram olarak, Arapça kökenlidir. Yabancı anlamına gelen “gayr” kelimesi ile nakledilmiş anlamına gelen “menkul” kelimelerinden oluşan birleşik bir sözcüktür[10] Türk Diline geçmiş biçimi ile “taşınmaz mal” olarak bilinmektedir.

Kanundaki ifade ile, Her türlü gayrimenkul malların, gemilerin haczi sicillerine işlenmek üzere haciz keyfiyetinin tapuya veya gemi sicillerinin tutulduğu daireye tebliğ edilmesi suretiyle yapılır. Haciz işlemi, haciz varakasına dayanarak, ilgili idarenin tanzim ettiği haciz yazısının gayrimenkul sicilinin tutulduğu kuruma tebliğ edilmesinden sonra, gayrimenkul siciline ilgili şerhin düşülmesi yoluyla yapılır. Şerhin sicile işlenmesinden sonra hak kazananlar haczi bilmediklerini ileri süremezler. [MK.Md.1010) [11]

Gayrimenkul haczi, bunların hasılat ve menfaatlerine de şamildir. Ancak borçlunun başkaca bir geliri yoksa kendisinin ve ailesinin geçimleri için kafi miktarda mahsulden veya satıldıkça bedelinden münasip miktarı borçluya bırakılır. Alacaklı tahsil dairesi, haczedilen gayrimenkul ve gemilerin idaresi ve işletilmesi, menfaat ve hasılatın toplanması için gereken tedbirleri alır.

Gayrimenkul ve gemilerin, gerek teminat olarak alınmaları ve gerekse ihtiyati veya kat’i olarak haczedilmeleri durumlarında, tahsil dairelerince amme alacağı tutarının haciz bildirilerinde mutlaka bildirilmesi zorunludur. Düzenlenecek haciz bildirilerinin amme alacağının aslını ve fer’ilerini kapsamasına dikkat edilmesi gerekmektedir. Bu şekilde hacze konu olan amme alacağı tutarının haciz tarihinden sonra artması halinde re’sen; borçlusu tarafından ödemede bulunulmak veya diğer şekillerde tahsilat yapılmak suretiyle azalması halinde de ilgililerin talebi üzerine son durumları (bakiye tutarı) ilgili tapu veya gemi siciline bildirilir.[12]

Yetişmemiş Ürünlerin Haczi

6183 sayılı yasanın 72.maddesi yetişmemiş ürünlerin de haczedilebileceği konusunda açık bir ifade kullanmıştır. Buna göre, yetişmemiş her nevi toprak ve ağaç mahsulleri, yetişmeleri zamanından geriye doğru iki ay içinde haczolunabilir. Bu suretle haczedilmiş olan mahsullerin borçlu tarafından başkasına devri, haczi yapan tahsil dairesine karşı hükümsüz olup takibatın devamına engel olmaz. Kamu borçlusu hem toprağa ve hem de o toprak üzerinde yetişmemiş ürünlerin sahibi ise, haciz idarenin takdirine göre, her iki ekonomik kaynağı da ayrı ayrı kapsamaktadır.[13]

Üçüncü Şahıslardaki Taşınır Malların Haczi

AATUHK nun 79 maddesi üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczedilebileceğini düzenlemiştir. Buna göre, hamiline yazılı olmayan veya cirosu kabil senede dayanmayan alacaklar ile maaş, ücret, kira vesaire gibi her türlü hakların ve fiilen tutanak düzenlemek suretiyle haczi kabil olmayan üçüncü şahıslardaki menkul malların haczi, borçlu veya zilyed olan veyahut alacak ve hakları ödemesi gereken gerçek ve tüzel kişilere, kurumlara haciz keyfiyetinin tebliği suretiyle yapılır. Kamuya borçlu olan bir kişinin alacaklısı olduğu diğer bir kişi ya da kamu borçlusunun malını tasarrufunda bulunduran üçüncü kişilerin kamu borcu karşısında sorumluluklarını belirleyen İİK’ nin 89.maddesine parelel bir düzenlemedir. Bu düzenleme ile, alacaklı idare tarafından kendisine tebliğ edilen haciz bildirisine karşı kamuya borçlu olan tarafa vermek üzere elinde bulundurduğu her türlü ayni ya da nakdi ekonomik değeri alacaklı idareye yapması gerektiğini hüküm altına almıştır.

Borçlu Elindeki Haczedilen Mallara Karşı İstihkak İddiası

Borçlu, elinde bulunan bir malı üçüncü şahsın mülkü veya rehni olarak gösterdiği yahut üçüncü bir şahıs tarafından o mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı iddiasında bulunabilir. Bu halde, haczi yapan memur bunu haciz tutanağına geçirir. Durum üzerine keyfiyet, iddia borçlu tarafından yapılmışsa üçüncü şahsa, üçüncü şahıs tarafından yapılmışsa borçluya bildirilir. Bu iddialarda bulunmak haczin geçerliliği konusunda herhangi bir durdurma işlemi olarak değerlendirilemez. Alacaklı idare, haciz zaptını aldığı tarihten itibaren 7 gün içinde iddiayı reddetmediği takdirde istihkak iddiasını kabul etmiş sayılır.[14] Kamu borçlusu, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde itiraz etmediği takdirde istihkak iddiası dinlenmez. Yani, haciz borçlunun yokluğunda yapılmışsa, borçlu haczi öğrendiği tarihi takip eden 7 gün içerisinde istihkak iddiasını ileri sürebilir.[15]

İstihkak iddiası alacaklı kamu idaresince kabul edilmez veya borçlu tarafından istihkak iddiasına itiraz edilirse, 7 gün içinde mahkemeye müracaat etmesi lüzumu tahsil dairesince üçüncü şahsa bildirilir. Borçlu tarafından 7 günlük süre içinde dava açılmadığı takdirde istihkak iddiasından vazgeçilmiş sayılır. Yani, bu yedi günlük süre istihkak iddiasında büyük önem arz etmektedir. Yedi günlük sürenin aşılması halinde istihkak iddiası kabul edilmemektedir.

Üçüncü Şahıs Elinde Haczedilen Mallara Karşı İstihkak İddiası

Kamu alacağına karşı borçluya ait olduğu kanısına varılarak bazı mallar haczedilmektedir. Ancak, böyle bir durumda, hacze konu her mal haciz sırasında borçlunun elinde olmayabilir. Üçüncü şahıs elinde haczedilen malın kendisine ait olduğunu da iddia edebilir. Böyle bir malın haczi sırasında, malı elinde bulunduran üçüncü kişi, AATUHK’ nun 67. maddesine dayanarak malın borçluya değil de kendisine ait olduğu iddiasında bulunabilir. Eğer böyle bir iddia doğmuş ise, söz konusu mal hakkındaki takip durmaktadır. Takip işlemlerinin durması, üçüncü şahısların mülkiyet karinesi hakkından kaynaklanmaktadır. Bu durumda istihkak iddiası bir zabıt tutanağı ile tespit edilir. Alacaklı idareye bildirim yapılır. Bu bildirim tahsil dairesi ile kamu alacaklısını ayrı idareler olduğu hacizler için gereklidir.

Hacze İştirak

AATUHK ‘da hacze iştirak konusu, 21. Ve 69.maddelerde düzenlenmiştir. Bu kanunun 21 maddesi hükmünce üçüncü kişiler tarafından yürütülen bir borçlunun malvarlığı üzerinde haciz takibi varsa alacaklı idare, alacakları için bu hacze iştirak etmektedirler. Yine bu kanunda, bir kamu alacaklı idaresinin başka bir kamu idaresinin koyduğu hacze iştirak etmesini hükme bağlamıştır. Kanun hükmü, alacaklı idarenin haczin yapıldığı tarihten önce tahakkuk etmiş alacakları için kendi içinde bir alacak sıralaması yapmış, bu sıralamada önce haciz yapmış alacaklı idarenin alacağı karşılanana kadar diğer alacaklı idarenin alacağı kalan miktara göre iştirak tarihi sırasına göre diğer idareler arasında öncelik sırasına göre dağıtılmaktadır.

Haczedilemeyen Mallar

AATUHK’ da genel kural, borçlunun kendisine ait mal varlığı ve mali bir değere karşılık gelen mal veya haklarına haciz konulabilir. Kanun, aşağıda 13 madde olarak sıralanmış bazı mal ve haklara istisnai olarak haciz uygulayamaz. [16] 233 sayılı K.İ.T. Hakkında K.H.K. hükümlerine tabi iktisadi devlet teşekkülleri, kamu iktisadi kuruluşları, bunların müesseseleri, bağlı ortaklıkları, iştirakleri ve mahalli idarelerin malları hariç olmak üzere Devlet malları ile hususi kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar.

1- Borçlunun şahsı ve mesleği için gerekli elbise ve eşyası ile, borçlu ve ailesine gerekli olan yatak takımları ve ibadete mahsus kitap ve eşyası,

2- Vazgeçilmesi kabil olmayan mutfak takımı ve pek lüzumlu ev eşyası,

3- Borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimleri için zaruri olan arazi ve çift hayvanları ve taşıtları ve diğer teferruat ve tarım aletleri; çiftçi değilse sanat ve mesleği için gerekli olan alet ve edevatı ve kitapları; arabacı, kayıkçı, hamal gibi küçük taşıt sahiplerinin ancak geçimlerini sağlayan taşıt vasıtaları,

4- Borçlu veya ailesinin geçimleri için gerekli ise, borçlunun tercih edeceği bir süt veren mandası veya ineği veyahut üç keçi veya koyunu ve bunların üç aylık yem ve yataklıkları,

5- Borçlu ve ailesinin iki aylık yiyecek ve yakacakları ile;

a. Borçlu çiftçi ise ayrıca gelecek mahsul için gerekli olan tohumluğu,

b. Borçlu bağ, bahçe veya meyve ve sebze yetiştiricisi ise kendisinin ve ailesinin geçimleri için zaruri olan bağ, bahçe ve bu işler için gerekli bulunan alat ve edevatı, malzemesi ve fide ve tohumluğu,

c. Geçimi hayvan yetiştirmeye münhasır olan borçlunun kendisinin ve ailesinin geçimleri için zaruri olan miktarda hayvan ile bu hayvanların üç aylık yem ve yataklıkları,

6- Memleketin ordu ve zabıta hizmetlerinde malul olanlara bağlanan emekli aylıkları ile, bu kabil kimselerin dul ve yetimlerine bağlanan aylıklar ve ordunun hava ve denizaltı mensuplarına verilen uçuş ve dalış ikramiyeleri,

7- Bir yardım sandığı veya derneği tarafından hastalık, zaruret ve ölüm gibi hallerde bağlanan aylıklar,

8- Vücut ve sağlık üzerine ika edilen zararlar için tazminat olarak zarar görenin kendisi veya ailesine toptan veya irat şeklinde verilen veya verilmesi gereken paralar,

9-Askerlik malullerine, şehit yetimlerine verilen harp malullüğü zammı ile, 1485 sayılı kanun gereğince verilen tekel beyiyeleri,

10- Borçlunun haline münasip evi “ancak evin değeri fazla ise bedelinden haline münasip bir yer alınabilecek miktarı borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılabilir”,

11- Harcırah Kanununa göre yapılan ödemeler,

12- 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkındaki Kanun uyarınca bağlanan aylıkların haczedilmesi engellenmiştir.

Kısmen Haczedilebilen Gelirler

AATUHK ‘ nun 71. Maddesi kısmen haczedilecek gelirleri şöyle ifade etmektedir. Aylıklar, ödenekler, her çeşit ücretler, intifa hakları ve hasılatı, ilama bağlı olmayan nafakalar, emeklilik aylıkları, sigorta ve emeklilik sandıkları tarafından bağlanan gelirler kısmen haczolunabilir. Bunlardan da SGK ve Bağ-Kur kapsamında bağlanan emekli aylıklarından “nafaka borçları hariç” haczedilememektedir. Ancak haczolunacak miktar bunların üçte birinden çok dörtte birinden az olamaz. Asgari ücreti aşmayan aylık gelirlerin onda birinden fazlası haczolunamaz. Ancak, kamu idaresine borçlu kişilerden, yukarıda sayılanların dışında bir gelirlerinin olması durumunda bunların haczedilmesi hususunda herhangi bir yasal engel bulunmamaktadır.

Menkullerin Satışı

Kamu alacağını karşılamaya yönelik olarak başlatılan haciz sürecinin çok mühim iki koşulundan birisi borçluya ait malların haczedilmesi, diğeri de haczedilmiş malların satılmasıdır. Her iki konu da alacaklı idare ile kamu borçlusu arasında uyuşmazlık doğurabileceğinden, idarenin haciz işlemlerinde hukuka uygun hareket etmesi gerekmektedir. İdare, yargıya taşınması muhtemel olan uyuşmazlıklarla zaman kaybetmemek ve alacağını biran önce tahsil etmek istiyor ise Kanunlara uygun davranmak için gerekli özeni göstermelidir. Kamu borçlusunun da amme alacağının tahsilatını geciktirmeye yönelik bir takım eylemlerde bulunmaktan sakınması gerekmektedir. [17] Menkul mallar tahsil dairesince haczin yapıldığı tarihin üçüncü gününden itibaren üç ay içinde satışa çıkarılır. Hacizden itibaren geçmesi gereken üç günlük süre borçluya mallarını kurtarması için verilen son fırsattır. [18]

Gayrimenkul Malların Paraya Çevrilmesi

Taşınır mallara kıyasla taşınmaz malların satış işlemleri daha hassastır. Çünkü genellikle kamu borcunu ödeyemeyen borçlunun özel borç yükümlülükleri de olmakta ve bu borçlar için gayrimenkuller rehine bağlanmaktadır. Alacaklı idare, bu malların hem haczinde hem de satışında 6183 sayılı Kanun’da yer alan usuller kapsamında gerekli özeni göstermelidir.

Hacizli gayrimenkul malların paraya çevrilme süreci, 6183 sayılı Kanun’un 90.–99. maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Menkul mallardan ayrı olarak,gayrimenkul mallar yalnızca ihale usulü satılmaktadır. 6183 sayılı Kanun, pazarlık usulünü, gayrimenkul mallar için, bir satış yöntemi olarak kabul etmemiştir.

Satış Komisyonlarının Oluşturulması ve Değer Biçme

Alacaklı idarenin, alacaklarının tahsili için haczedilmiş olan gayrimenkuller, AATUH Kanun hükümlerine uygun olarak satışa çıkarılmalıdır. Taşınmaz mal satış işlemlerinin objektif ve taraf gözetmeksizin yapılması için AATUH Kanun’un 90. maddesinde satış komisyonlarının kurulması hükme bağlanmıştır. Böylece, gayrimenkul satış işlemlerinde borçlu ile alacaklı kamu idaresi arasında çıkarların dengeli yürütülmesi, satış işlemlerinin nesnel koşullar altında yapılması amaçlanmıştır. Satış komisyonu; gayrimenkulün bulunduğu yerdeki en büyük mal memuru ya da görevlendireceği bir memur başkanlığı altında bir belediye meclis üyesi, alacaklı idarenin yetkili memuru ile tapu sicil muhafızı ya da görevlendirdiği memur’ dan oluşmaktadır.

Gayrimenkullerin satısında tahsil dairesine yetki verilmemiş satısın, satış komisyonlarınca açık artırma ile yapılacağı karara bağlanmıştır. Satış komisyonu, il ve ilçelerde en büyük mal memurunun veya onun görevlendireceği birinin başkanlığında, belediye meclisi üyelerinin kendi aralarında seçeceği bir kişi, alacaklı kamu idaresinden yetkili bir memur ve gayrimenkulün bulunduğu yer tapu sicil muhafızı veya onun görevlendireceği bir kişiden oluşur. Gayrimenkullere, bilirkişi görüşü de alınmak suretiyle, dört kişiden oluşan satış komisyonunca değer biçilir. Ancak menkul veya gayrimenkul mallar teminat gösterilmişse durum farklı olabilecektir. Zira menkul ve gayrimenkul malların teminat olarak gösterilmesi, bunların haciz varakaları ile haczedilmesi yoluyla olmaktadır ve menkul mal haczinde haczedilen mallara haczi yapan memur tarafından değer biçilmekte, gayrimenkul haczinde ise satış aşamasına kadar resmi bir değer biçilmemekte; satış sırasında, bilirkişinin mütalaası alınmak suretiyle satış komisyonu tarafından rayiç değer biçilmektedir. Ancak 6183 sayılı Kanun’un 62. maddesinde yer alan “borçlunun mallarından amme alacağına yetecek miktarı haczolunabilir” kuralı gereğince bunlara da en azından haczedilecek miktarı tespit edebilmek bakımından bir değer biçileceği sonucu ortaya çıkmaktadır. [19]

Satış Şartnamesi ve İlan

AATUH Kanunun 92.maddesine göre; Tahsil dairesi, satılacak gayrimenkul için aşağıdaki kayıtları ihtiva eden bir şartname tanzim eder:

1. Gayrimenkul malikinin adı, soyadı ve adresi,

2. Gayrimenkulün bulunduğu mahalle, sokak ve kapı numarası durumu ve hususi vasıfları,

3. Gayrimenkulün artırmaya esas olarak biçilen rayiç değeri.

4. % 7,5 nispetindeki teminat tutarı,

5. Gayrimenkul üzerindeki henüz vadesi gelmemiş rehinler hakkında gerekli bilgilerle, satışın, gayrimenkul üzerindeki irtifak hakları, gayrimenkul mükellefiyetleri, ipotekler, ipotekli borç senetleri, iratsenetleriyle birlikte yapılacağı.

6. Gayrimenkulün rehni suretiyle sağlanmış muaccel borçlar varsa bunların müşteriye devredilmeyip satış bedelinden tercihan ödeneceği,

7. Ne gibi giderlerin alıcıya ait olacağı yazılmalıdır.

AATUH Kanunda amme alacağından dolayı haczedilen gayrimenkulün hangi zamanda satışa çıkarılacağı hakkında kesin bir hüküm yoktur. Alacaklı kamu idaresi haczettiği gayrimenkul malları 15 gün sonra olmak koşuluyla zamanaşımı süresi içerisinde her zaman satabilir. Alacaklı tahsil dairesi gayrimenkul satısını, artırma tarihinden en az 15 gün önce başlamak şartıyla ilan eder. 15 günlük süre beklenmediği takdirde, ihale feshedilebilir. İlanda, satısın yapılacağı yer, gün, saat ve satılacak gayrimenkulün durumu ve özellikleri gösterilir. İlanın birer örneği, borçluya, vekil veya mümessiline ve gayrimenkulün tapu sicilinde hakkı kayıtlı bulunanlardan adresi belli olanlara tebliğ edilir.

Bir gayrimenkul üzerindeki kamu haczinin sonsuza kadar devam ettirilmesi olanaksızdır Uygulamada alacaklı amme idaresi koyduğu haczi kaldırmayıp sonsuza kadar sürdürebilmektedir. Bu uygulama son derece hatalıdır. Gayrimenkulün md. 94 hükmüne göre süratle ihaleye çıkarılarak satılması gerekecektir. 6183 sayılı Kanunun 103.maddesine göre haciz, zamanaşımını kesen bir sebeptir. Haczin tatbiki halinde veya ödeme emrinin tebliği halinde haciz kesilir. Vergi daireleri haczi kesmeleri halinde zamanaşımı sorununu kısmen çözdükleri için topu taca atmış durumda olacaktır. Zamanaşımı kesilmesinin rastladığı takvim yılını izleyen takvim yılı başından itibaren zamanaşımı yeniden işlemeye başlar.[20]

Gayrimenkulün İhalesi ve Satışı

Taşınmaz malların açık artırmasına iştirak etmek isteyen katılımcılardan 6183 sayılı Kanun’un 10. maddesinin 1. – 4. fıkrasında yer alan hükümlere göre yazılı teminat alınır. Gayrimenkul arttırma sonucunda 3 kez bağırıldıktan sonra en çok artıran kişiye ihale olunur. İhalenin yapılabilmesi için, arttırma bedeli biçilmiş olan değerin %75’ini bulması gerekir. [21]

AATUHK 10.Maddesi Teminat olarak şunlar kabul edilir:

1. Para,

2. (5234 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin (a) bendi ile değişen bent) (1.1.2005 tarihinden geçerli olmak üzere) Bankalar ve özel finans kurumlar tarafından verilen süresiz teminat mektupları,

3. (5234 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin (a) bendi ile değişen bent)(1.1.2005 tarihinden geçerli olmak üzere) Hazine Müsteşarlığınca ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetleri veya bu senetler yerine düzenlenen belgeler (Nominal bedele faiz dahil edilerek ihraç edilmiş ise bu işlemlerde anaparaya tekabül eden satış değerleri esas alınır.),

4. Hükümetçe belli edilecek Milli esham ve tahvilat “Bu esham ve tahvilat, teminatın kabul edilmesine en yakın borsa cetvelleri üzerinden % 15 noksanıyla değerlendirilir.”

5. İlgililer veya ilgililer lehine üçüncü şahıslar tarafından gösterilen ve alacaklı amme idarelerince haciz varakalarına müsteniden haczedilen menkul ve gayrimenkul mallar, Teminat sonradan tamamen veya kısmen değerini kaybeder veya borç miktarı artarsa, teminatın tamamlanması veya yerine başka teminat gösterilmesi istenir. Borçlu verdiği teminatı kısmen veya tamamen aynı değerde başkalarıyla değiştirebilir. Üzerinde haciz ve ipotek bulunan mallar ile kişisel kefalet teminat olarak kabul edilmemektedir. Bu teminatları gösterebilen ve ihaleye katılmaları yasak olmayan herkes artırıma herkes iştirak edebilir ancak fiil ehliyetine sahip olmaları gerekmektedir. Tüzel kişiler de temsil organları vasıtasıyla artırıma katılabilirler.

Hacizli gayrimenkullerin satışında da alacaklı idare, mümkün olduğu kadar kendi menfaati ile borçlunun menfaatini uzlaştırmak zorundadır. Bu ilke ile, haczedilen gayrimenkul ayrılabilir iki ya da daha fazla bir kısımdan meydana geliyor ve bir kısmın satışı kamu alacağının tahsiline yetiyor ise idarenin bu kısımları ayırması ve sadece satış bedelinin kamu alacağına yeten kısmını satışa çıkarması icap eder. 6183 sayılı Kanun’un 94/4. maddesi bu uygulamaya cevaz vermektedir.

Gayrimenkullerin Teferruğu ve Geri Verilmesi

Teferruğun kelime anlamı, hazinenin bir taşınmazı tek taraflı iradesiyle kendi mülkiyetine geçirmesidir. Devlet ihtiyaç duyduğu takdirde mal edinir; ancak bazı hallerde kanundan doğan zorunlu bir edinim vardır. Devletin alacağını güvence altına almak veya ortağı bulunduğu bir malın ucuza satılmasını önlemek için başvurduğu mal edinme yoludur. [22]

Hukuki anlamda teferruğ ise, satın alanın aldığı mülkün ferağ işlemini yaptırması,

tapu kaydını kendi üzerine çevirme anlamı taşır. Hazine teferruğ yolu ile bir taşınmazı tek taraflı iradesiyle kendi mülkiyetine geçirmesidir. Hazine bu işlemi alacağına mahsuben yapar. Amacı, haczedilen malın değerinden çok az bedele satılmasına engel olmaktır.

İkinci artırma tarihinden başlayarak bir yıl içinde gayrimenkul en az bir kere daha satışa çıkarıldığı halde satılmasına olanak bulunmadığı takdirde gayrimenkul alacaklı amme idaresinin talebi üzerine ve satış komisyonu kararıyla amme idaresince teferruğ (amme idaresi mülkiyetine geçirilebilir) edilebilir. Teferruğ bedeli, gayrimenkulün biçilen rayiç değerinin % 50’sidir (AATUHK. md. 98/1). Maddeden de anlaşılacağı üzere teferruğ işleminin gerçekleştirilebilmesi için;

– İkinci artırma tarihinden başlayarak bir yıl içinde gayrimenkul en az bir kere daha satışa çıkarıldığı halde satılmasına imkan bulunmaması

– Amme idaresinin talebinin olması

– Satış komisyonu teferruğ kararına varması

– Kamu idaresinin teferruğ bedeli olan rayiç bedelin %502sini ödemesi gerekir.

Teferruğ işlemi bitimi sonrasında, takip ve teferruğ masrafları düşüldükten sonra artan bedel borca mahsup edilir. Teferruğ edilen gayrimenkul teferruğ kararı tarihinden itibaren bir yıl müddetle satışa çıkarılamaz (AATUHK. md. 98/2).

Borçlu satış komisyonunun teferruğ kararı tarihinden başlıyarak bir yıl içinde amme alacağını, gecikme zamları ile birlikte ödediği takdirde gayrimenkul kendisine geri verilir. Ferağ masrafı borçluya aittir (AATUHK. md. 98/3).

Teferruğ kararı verilmeden evvel biçilen rayiç bedelin % 75’i veya fazlasıyla hariçten talip çıkarsa alacaklı amme idaresi teferruğdan vazgeçer (AATUHK. md. 98/4). [23]

Satış İhalesinin Sonucu: Fesih ve Tescil

Satış komisyonu tarafından gayrimenkul kendisine ihale edilen alıcı o gayrimenkulün mülkiyetini iktisap etmiş olur. 6183 sayılı Kanunun 99. Maddesine göre gayrimenkul satış ihalesinin feshi gayrimenkulün bulunduğu yerin (gemilerde ise, gemi sicilinin bulunduğu yerin) icra mahkemesinden şikâyet yoluyla istenebilir. İhalenin feshi için idari veya adli mahkemelerde dava açılmaz. Buradaki fesih talebi, ihalenin hukuka, kanuna aykırı yapıldığına dair bir taleptir. Diğer bir ifadeyle usulsüz yapılan ihalenin feshinin istenmesidir. Diğer taraftan satış bedelinin ödenmemesi halinde de fesih söz konusu olur. Bu fesihte yetkili makam satış komisyonudur. Anılan 66. madde hükmündeki fesih; hukuka kanuna aykırı bir ihale olması halinde istenebilinecek fesihtir ve karar verecek makam icra tetkik merciidir. Bu iki fesih birbiriyle karıştırılmamalıdır. [24] Şikayet, ihalenin ilgililere tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde yapılmalıdır. İcra mahkemesinin vereceği karar 10 gün içinde temyiz edilebilir. İcra mahkemesi talebi inceler ve karar verir, verilen karara karşı kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde temyize gidilebilir.

Temyiz talebini Temyiz İcra ve İflas Dairesi tetkik eder. İhale edilen malın değeri 50.000 Türk Lirasını astığı takdirde murafaa talep edilebilir. Şayet şikâyet yoluna gidilmemişse, ihale kesinleşir ve Satış Komisyonunun kararıyla gayrimenkul alıcı adına tapuya tescil edilir.

SONUÇ

AATUH kanunun kapsamında oluşan alacaklar “Kamu Alacağıdır.” Bu alacaklar, vadesinde ödenmediği takdirde cebri icra dediğimiz, alacaklı idarenin kanundan gelen “zor” gücünü kullanarak tahsil edilmektedir. Bununla beraber, salt alacak anapara olmayıp, asıl borcun ferileri, gecikme zamları, gecikme cezaları vb. tüm alacaklar bu kapsamda tahsil edilmektedir. Cebren tahsilin en etkin yöntemi “haciz” sürecidir. Bu süreç ile alacaklı idare ile borçlu mükellef arasında zorlu ve bir o kadar da grift (karmaşık) ilişki doğmaktadır. Burada idare bu eyleme geçtiği zaman kanundan doğan gücünü eksik veya yanlış kullandığı zaman, amme borçlusunu zor duruma sokabilmekte ve hatta işini ve itibarını kaybetmesine neden olabilmektedir. Bu yüzden yasa koyucunun Anayasa başta olmak üzere düzenlemiş olduğu tüm yasa ve yönetmeliklerin evrensel normlara uygun olması gerekmektedir.

Cebri icra süreci ödeme emrinin borçluya tebliği ile başlar ve borçlunun buna 7 günlük süre içinde borcunu ödemesi, borcun içeriğine itiraz etmesi ya da yargı yolunu kullanması istenir.Yargı yolu süreci için kanunda özel bir hüküm bulunmakta ve AATUH kanunun 58/6. maddesine göre “Ödeme emrine yapılan itirazlara karsı itiraz komisyonlarının bu konuda verdiği kararları kesindir” hükmü yer almakta ancak, İYUK’ nun 45. ve 46. maddelerinde başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi vergi mahkemesi kararlarının itiraz ve temyize konu olabileceği hükümleri bulunmaktadır. Dolayısıyla, ödeme emrine karsı açılan davalarda, 2577 sayılı Kanun hükümleri uygulanacağından ilk derece mahkemesinin verdiği kararlar kesin olmayıp üst yargı mercii nezdinde temyiz veya itiraza konu olabilir. AATUHK’ un 58. maddesinden hala kaldırılmamış olan bu hüküm çelişkili bir durum yaratmaktadır.

AATUHK’ nun haciz işlemleri için bu süreçleri uygularken, tüm toplumun yararına olan kamu alacağını zamanında ve eksiksiz tahsil etmeye çalışmalı, kamuya borçlu olan vergi mükelleflerini de yasaların emredici hükümlerinin üzerine çıkmadan ve zor durumda bırakmadan bu alacaklarını tahsil etmelidir. Haciz konusu hem devlet hem de mükellef açısından her zaman karmaşık ve zor bir konu olduğundan sık sık sonuçları itibariyle yargıya başvurulmakta ve vergi yargısı açısından sürekli olarak uyuşmazlık konusu olarak çözüme kavuşturulması beklenmektedir.

——————————————

[1] Timuçin MUŞUL, İcra ve İflas Hukuku, Yetkin Basımevi, 3.bs.Ankara, s.415

[2] Ahmet EROL, Taşınmaz Mal Haczi ve Satışı, Yaklaşım Yayınları, Ocak 2010, Ankara.s.146.

[3] Nurettin Bilici, Vergi Hukuku, Savaş Yayınevi, Ağustos 2014.s.131

[4] Hakan Arslaner, Marmara Üniversitesi Doktora Tezi 2010,s.350

[5] TGT Seri A, Sıra No:1.

[6] Nurettin Bilici, Vergi Hukuku, Savaş Yayınevi, Ağustos 2014.s.131

[7] Baki ALTUN, Mali Çözüm Dergisi, sayı, Mart-Nisan 2011.s.225

[8] 22301 Sayılı R.G. yayımlanarak 02.06.1995 tarihinde yürürlüğe giren 4108 sayılı Kanun ile Yetki devrine hukuki zemin oluşturulmuştur.

[9] Gelir İdaresi Başkanlığı (Aralık 2000) Vergi Daireleri İşlem Yönergesi.

10] Şükrü KIZILOT, Ekrem SARISU, Sezgin ÖZCAN ve Zuhal KIZILOT, Gayrimenkul Rehberi, 4. Baskı, Ankara: Yaklaşım Yayıncılık, 2008, s. 34.

[11] DNS. VDDGK E.2003/274 K. 2004/10 T. 30.01.2004 Taşınmaz mülkiyetinin intikal sekli ve zamanı ile önceki malikin borcu nedeniyle tapu kaydına konulmuş olan haciz serhinin, taşınmazın yeni maliki davacıya olan etkisinin değerlendirilmesinin taşınmaz mülkiyeti ile ilgili uyuşmazlıkları çözmekle görevli adli yargı mahkemelerinin görev alanında olduğu hk. www.kanunum.com

[12] Vergi İcra Hukukunda Menkul ve Gayrimenkul Malların Haczi, Muharrem ÖZDEMİR, alomaliye.com

[13] Recai DÖNMEZ, Vergi İcra Hukukunda Haciz Yolu ile Takip, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2005 , s.156 “Ürünün yetişmesi, topraktan ayrılabilecek derecede olgunlaşması anlamına gelir. Ürünün türüne ve bulunulan coğrafyanın koşullarına göre değişebilecek olan bu tarihi icra memuru veya onun başvurduğu bir bilirkişi takdir ve tayin eder.”.

[14] Vergi Daireleri işlem Yönergesi-md.336

[15] Eris GÖNEN, Hacizden Doğan İstihkak Davaları, Maliye Postası Dergisi, s. 51, Haziran 2004

[16] Ayla Songör, “Haczedilemeyen Mal ve Haklar – I”, Yıl 16, S. 191, Yaklaşım Dergisi, Ankara: Kasım 2008, s.271

[17] Hakan Arslaner, Marmara Üniversitesi Doktora Tezi 2010,s.277

[18] Selcen Yıldız, İstanbul Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi,s. 63

[19] Ahmet OZANSOY, 6183 Sayılı Kanun’daki Teminat Müessesinde Problemli Alanlar, Yaklaşım, Mart 2013, Sayı 243,s.57

[20] Mustafa ALPASLAN, Vergi Haczi Sonsuza Kadar Devam Etmez, E-Yaklaşım / Ağustos 2013 / Sayı: 248

[21] Serkan ACİNÖROĞLU, Kamu Alacaklarının Cebri İcra Yoluyla Tahsili, E-Yaklaşım, Ağustos 2008, sayı 61;

[22] Mehmet Burak TOPRAK, 6183 Sayılı Kanun Hükümlerine Göre Teferruğ, Mali Çözüm Dergisi, Mart-Nisan 2011, s.199.

[23] Serkan ACİNÖROĞLU, a.g.m.

[24] Serkan ACİNÖROĞLU, a.g.m.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.