Sektör AnaliziYATIRIM&FİNANS

OPEC Nedir? Opec Ne İşe Yarar? Opec Nasıl Kuruldu?

OPEC

14 Eylül 1960 tarihinde Bağdat’ta İran, Irak, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Venezuella tarafından kurulan OPEC (Organization of the Petroleum Exporting Countries), başlıca gelir kaynağı petrol kazançları olan 11 gelişmekte olan ülkeden oluşan ve üyelerinin izlediği petrol politikalarını koordine eden ve birleştiren uluslar arası bir kuruluştur. Üyeler, petrol üretimi üzerindeki egemenliklerini tamamen korumaya devam ederler ve üretim miktarının ve bunun üyelere dağılımının belirlenmesinde tüm ülkeler birer oya sahiptir. Üyelik, net petrol ihracatçısı olan ve kuruluşun hedeflerini benimseyen tüm ülkelere açıktır. Halen üyeleri Cezayir, Endonezya, İran, Irak, Kuveyt, Libya, Nijerya, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Venezuella’dır.

OPEC, amacını, petrol üreticisi konumundaki üyelerinin düzenli bir petrol geliri elde etmeleri, tüketici ülkeler için verimli, ekonomik ve düzenli bir petrol arzı bulunması ve petrole yatırım yapan sanayilerin adil bir getiri kazanmaları olarak belirtmektedir. Bunun için, zarar verici ve gereksiz fiyat dalgalanmalarını önleyerek uluslar arası petrol piyasalarında fiyat istikrarını sağlamaya çalışmaktadır.

Olağanüstü toplantılar dışında Mart ve Eylül aylarında olmak üzere senede iki kez toplanan Kongre’de, OPEC genel stratejisi ve uygulanacak planlar belirlenir. Kongre, genellikle üye ülkelerin Petrol, Maden ve Enerji Bakanları’ndan oluşan Temsilciler Kurulu tarafından toplanır. Yönetim Kurulu’nun (YK) seçimi, Teşkilat ile ilgili konularda YK’nın sunduğu rapor ve önergelerin incelenmesi, üyelik ile ilgili kararların alınması, YK tarafından sunulan bütçenin incelenip onaylanması  da Kongre’de gerçekleşir. YK, Teşkilat’ın idaresini sağlamakla yükümlüdür. Ayrıca Kongre’de ortaya konan önergeleri uygular, Kongre’de Temsilciler Kurulu’nun onayına yıllık bütçeyi sunar, Genel Sekreterlik tarafından sunulan raporları karara bağlar, Teşkilatı ilgilendiren rapor ve önergeleri Kongre’de sunar. Binası 1961 yılında İsviçre’de kurulup 1965 yılında Avusturya’ya taşınan OPEC Sekreteryası, genel merkez olarak görev yapar ve Teşkilat’ın yasalara uygun bir şekilde ve YK’nın idaresinde yönetimini sağlar. Uluslar arası petrol piyasalarında istikrarın sağlanmasına katkıda bulunmak amacıyla Sekreterlik bünyesinde özel bir yapı olarak Ekonomik Komisyon oluşturulmuştur. Bunların dışında, Bakanlık Takip Komitesi piyasanın durumunu düzenli olarak izleyerek Kongre’ye önerge getiren bir birimdir. Bakanlık Takip Alt Komitesi ise üye ülkelerin petrol üretimlerini ve ihracatlarını izler.

OPEC, resmi olarak petrol piyasasını kontrol etme yetkisinde olmayıp, gücünü pazar payından almaktadır. Dünya üzerindeki petrol rezervlerinin yüzde 78’ine (811,526 milyon varil) sahip olan OPEC ülkeleri tarafından, tüm petrol üretiminin %41’i ve doğalgaz üretiminin %15’i gerçekleştirilmekte, petrol ihracatının %55’i bu ülkelerden yapılmaktadır. Ayrıca, önümüzdeki 25 sene içinde petrol talebinde beklenen artışın büyük kısmının yine OPEC üyeleri tarafından karşılanması beklenmekte ve OPEC’in üretimdeki payının  yüzde 40 düzeyinden yüzde 50’lere çıkacağı sanılmaktadır.[1] Diğer bir projeksiyonda, OPEC’in dünya toplam petrol arzı içindeki payı 2000 yılında %29,8 olarak hesaplanmış ve bu oranın 2010 yılında %44,1 ve 2020 yılında %61,8 değerine kadar yükseleceği tahmin edilmiştir.[2] Ancak, OPEC dışı üreticilerin stratejik önemi, ABD ve diğer büyük petrol tüketicilerinin petrol arzını çeşitlendirme ve Orta Doğu petrolüne bağımlılığı azaltma politikalarına bağlı olarak artmaktadır. Bu ülkeler, zaman zaman OPEC ve OECD ülkelerinin pazar payını kapmaktadırlar. Ancak, genel bekleyiş petrol arzında OECD ülkelerinin payının uzun vadede azalması ve OPEC ülkelerinin payının artması yönündedir. Ayrıca, Rusya, Meksika, Kanada gibi OPEC dışı ülkelerden yapılan petrol ithalatının arz güvenliği kapsamında artması beklenmektedir.

OPEC’in stratejik önemini artıran diğer bir etken ise, OPEC dışındaki petrol üreticilerinde bulunmayan ve üretimi bir kararla artırabilmesini sağlayan, özellikle Suudi Arabistan’ın sahip olduğu yedek üretim kapasitesidir. OPEC ülkelerinin üretimlerinin düzeyi, dünya toplam arzını doğrudan etkileyecektir. Buna rağmen, bütün üyelerin kotalara tam olarak bağlı kalması halinde bile, OPEC üretiminin petrol fiyatlarının ve piyasasının tek belirleyicisi olmayacağını hatırlatmak gerekir. OPEC, amaçlarına daha yakın sonuçlar almak için sık sık Meksika ve Norveç gibi OPEC üyesi olmayan petrol üreticileri ile anlaşmaya gitmektedir.

OPEC üretim kararlarının dünya petrol fiyatlarına etkisi, petrol ürünlerinin fiyatlarındaki değişmelerle ayrı değerlendirilmelidir. Çoğu ülkede tüketicilerin cebinden çıkan paranın büyük kısmını vergiler oluşturmakta, benzine ödenen para ham petrol fiyatının 3-4 misline kadar ulaşmaktadır. Türkiye’de de petrol ürünlerinin pompa satış fiyatının %70’i aşan kısmı ÖTV ve KDV olarak devlete kalmaktadır. Bu gibi durumlarda, dünya petrol fiyatlarındaki değişikliklerin tüketici fiyatları üzerindeki etkisi ikincil planda kalmaktadır. OPEC (2001)’e göre, özellikle G7 ülkeleri (ABD, Kanada, Japonya, Fransa, Almanya, İtalya ve İngiltere) 1996-2000 yılları arasında petrol vergilerinden toplam 1,3 trilyon dolar kazanırken, OPEC ülkelerinin bu beş sene boyunca petrol geliri 850 milyar düzeyinde kalmıştır. Ayrıca, G7 ülkelerinin kazancı net kar iken, OPEC kazancından araştırma, üretim ve nakliye masrafları düşülmemiştir.[3]

OPEC’e göre, yüksek vergiler petrol üreticisi ülkelerin gelirlerini aşağı çekmekte ve yeni petrol sahalarının aranması ve çıkarılması için gerekli yatırımlara fon ayrılamamaktadır. Böylece, uzun vadede istikrarlı ve uygun fiyatlı petrol arzı sağlanması tehlikeye düşmektedir. OPEC’in bu açıklamalarına karşın, petrol ihracatçısı ülkelerin asıl amaçlarının uzun vadede istikrarlı petrol arzı sağlamak ve fiyat dalgalanmalarını önlemekten ziyade, ekonomik ve siyasal sıkıntı içinde bulunmalarından dolayı, petrol gelirlerini olabildiğince artırarak kısa dönemdeki finansman ihtiyaçlarını karşılamak olduğunu savunan araştırmacılar da bulunmaktadır.[4] Ayrıca, bu vergiler yaygın olarak kullanılmaktadır ve tüketici ülkelerin mali yapıları içinde yer edinmiştir. Bu olgunun kısa ve orta vadede değişmesi beklenmemektedir.

Petrol tüketim vergilerinin fiyatları yükseltmesi, OPEC ülkeleri aleyhine sonuçlar doğurmaktadır. Bu olumsuz sonuçlar arasında yüksek tüketici fiyatlarının küresel talep artışını yavaşlatması sayılabilir. Öte yandan, yüksek vergilerin yaygın olduğu Avrupa’da ekonomiler genellikle olgunlaşmış olduğundan talep artışı zaten sınırlı düzeydedir. Talep artışının asıl kaynağı ise, Uzak Doğu Asya ülkeleri olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, toplanan vergilerin transferler ve kamu harcamaları yoluyla ekonomiye dönmesi, böylece üretimi ve petrol talebini artırıcı etkiler yapması da olasıdır. Ancak, bu etkiler fazlasıyla dolaylı kalmakta, yüksek fiyatların genel etkisi petrol talebinin artış hızını yavaşlatma yönünde olmaktadır.

Petrol üzerine konan tüketim vergilerinin kendi gelirini düşürdüğünü savunan OPEC, ayrıca, petrol ihracatçısı ülkelerin petrol dışındaki çoğu ürünün ithalatçısı olduklarına ve gelirlerinin azalması durumunda ithalatlarının düşeceğine, dolayısıyla diğer pekçok ülkenin ihracat gelirinin düşeceğine ve spiral etkisiyle tüm dünya ekonomisinin OPEC ülkeleri ile birlikte, aynı ölçüde olmasa da, zarar göreceğine dikkat çekmektedir. OPEC, bu teziyle yine tüketim vergilerinin karşısında durmaktadır. Ancak, bu sonuca ulaşmadan önce, OPEC ülkelerinin ithalatının niteliği, gelir esnekliği ve OPEC ülkelerinin talebinin küresel talep içindeki yeri incelenmelidir.

OPEC, artan petrol talebini karşılamada daha sonra sorun yaşamamak için, yeni rezervler aramayı öncelikli hedefleri arasında saymaya başlamıştır. Her yeni kuyunun marjinal maliyeti, teknolojik gelişmeler maliyetleri aşağı  çekmediği sürece, yukarı doğru çıkacaktır. Dolayısıyla, yeni rezervlerin ortaya çıkarılması için, fiyatın artan maliyetleri kapatacak ölçüde yüksek olması gerekmektedir. Petrol kaynaklarının sürekliliği üzerindeki teorik tartışmalar da, fiyatlar yeterince yüksek olduğu sürece kaynakların var olacağı, ancak bir gün fiyatların tüketicilerin kabul edemeyeceği kadar yükseleceği ve maliyetlerini ancak karşılayan üreticilerin bu fiyatta talep bulamayarak üretimi bırakacağı şeklindedir.[5]

OPEC’in rezervlerini artırma iradesinin başka bir nedeni, fiyatlar arama ve çıkarma maliyetlerini karşılayacak düzeyde yüksek olmasa bile, olası gelişmeler karşısında rezervlerdeki payını koruma isteğidir. Rusya ve Türk Cumhuriyetleri’nde bulunması beklenen yeni rezervler, Irak Harekatı’nın ardından Irak’ın üretimde ön plana çıkacağı yönündeki beklentilerle zaten yıpranmış olan OPEC’in stratejik konumunu tehdit etmektedir.

Öte yandan, Asya, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’nın Orta Doğu petrolüne bağımlılığı artmaktadır. Bugün petrol talebindeki payı giderek artan Asya ülkelerinin petrol tüketiminin tamamına yakını, özellikle sanayi alanında petrolü yoğun olarak kullanan Batı Avrupa petrol talebinin %24’ü ve dünyanın en büyük petrol tüketicisi olan Kuzey Amerika Bölgesi’nin tüketiminin %14’ü Orta Doğu OPEC ülkelerinden karşılanmaktadır. Ancak, ABD’nin petrol ithalatı içerisinde Amerika, Afrika ve Orta Asya ülkelerinin payı artarken, ABD Orta Doğu’da enerji yatırımlarına gitmektedir.[6]

[1] http://www.opec.org

[2] Gürlesel, C.F., (2003)

[3] OPEC, (2001), “Who gets what from imported oil?”, PR & Information Department, Viyana, Avusturya

[4] Adelman, M.A., (2002)

[5] Adelman, M.A., (2002)

[6] Gürlesel, C.F., (2003)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.