GÜNCEL HABERLERİDARE HUKUKUMahalli İdareler

Mahalli İdarelerde (Belediyelerde) Kamu Zararının Tespiti

Kamu zararı

Mevzuatımızda Kamu Zararının Tespiti Ve Bildirilmesi
Kamu zararları müfettiş, kontrolör ya da denetim elemanları tarafından yapılan kontrol, denetim veya inceleme sırasında tespit edilebileceği gibi, Sayıştay tarafından kesin hükme bağlama ya da adlî, idarî veya askerî yargılama sonunda da tespit edilebilir. Kamu Zararında esas hüküm 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunun 71. Maddesinde bulunup, ayrıca kanunun bu maddesine göre çıkarılan Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 7. Maddesine göre kamu zararlarının tespit şekillerine göre uygulanacak usuller değişmektedir. Kısaca bu tespitlere ilişkin hangi usullerin uygulanacağı değerlendirildiğinde;
Rapor Tanzim Edilecek Birimlerde Kamu Zararı Tespiti :
Bakanlık merkez ve taşra birimlerinde ve mahalli idarelerde yapılacak olan teftişler sırasında kamu zararı tespit edilmesi halinde, müfettişler tarafından yapılacak olan rapor “tazmin raporu”dur.
En son olarak Bakanlık Makamınca 18/04/2011 tarih ve B.05.İLİ.0.02.02.00-/663.01-2426 sayı ile onaylanmış olan Mülkiye Müfettişlerince Düzenlenen Raporların Değerlendirilmesi, Takibi ve Sonuçlandırılması Hakkında Yönerge’nin 4/k maddesine göre, ‘Tazmin raporu: Genel teftiş, özel teftiş ve denetim, araştırma, ön inceleme, inceleme ve soruşturma sırasında; kamu görevlilerinin mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmalleri sonucunda kamu idaresine verdiklerini zararlardan doğan alacaklar ile kişilerden alacaklar hesabına borç kaydı gereken diğer alacakların takip ve tahsili amacıyla düzenlenen raporu’ ifade etmektedir.
İçişleri Bakanlığı Mülkiye Teftiş Kurulu Görev ve Çalışma Yönergesinin 32. maddesinde tazmin raporlarının kapsamı belirlenmiştir:

İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığının genelgesinde Yönetmeliğin 83/c maddesinde yapılacak tazmin raporlarının Bakanlığa verileceği belirtilmektedir.
Gerek teftişler sırasında, gerekse ihbar ve şikâyetler üzerine yapılan incelemeler sonunda sorumlu olan görevliler hakkında uygulanması zorunlu görülen idari ve haksız fiilleri sebebiyle idareye verdikleri zararlarla haksız iktisaplarının tazmini için yapılacak hukuki işlemlere esas olmak üzere düzenlenen raporların bir örneği ekleriyle, diğer iki örneği de eksiz olarak Bakanlığa gönderilir.
Kamu menfaatinin ihlali ya da kamu menfaatinin korunmaması olarak da tanımlanabilen “Kamu Zararı” 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 71. inci maddesinde; mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması olarak tanımlanmıştır.
Kamu zararı;
5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 71. inci maddesinde (Değişik fıkra: 25/04/2007-5628 S.K./4.mad) Kamu zararı; kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır.
Kamu zararının belirlenmesinde;
a) İş, mal veya hizmet karşılığı olarak belirlenen tutardan fazla ödeme yapılması,
b) Mal alınmadan, iş veya hizmet yaptırılmadan ödeme yapılması,
c) Transfer niteliğindeki giderlerde, fazla veya yersiz ödemede bulunulması,
d) İş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla alınması veya yaptırılması,
e) İdare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması,
f) (Mülga fıkra: 22/12/2005-5436 S.K./10. mad)
g) Mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması, esas alınır.
(Değişik fıkra: 22/12/2005-5436 S.K./10. mad) Kontrol, denetim, inceleme, kesin hükme bağlama veya yargılama sonucunda tespit edilen kamu zararı, zararın oluştuğu tarihten itibaren ilgili mevzuatına göre hesaplanacak faiziyle birlikte ilgililerden tahsil edilir. Alınmamış para, mal ve değerleri alınmış; sağlanmamış hizmetleri sağlanmış; yapılmamış inşaat, onarım ve üretimi yapılmış veya bitmiş gibi gösteren gerçek dışı belge düzenlemek suretiyle kamu kaynağında bir artışa engel veya bir eksilmeye neden olanlar ile bu gibi kanıtlayıcı belgeleri bilerek düzenlemiş, imzalamış veya onaylamış bulunanlar hakkında Türk Ceza Kanunu veya diğer kanunların bu fiillere ilişkin hükümleri uygulanır. Ayrıca, bu fiilleri işleyenlere her türlü aylık, ödenek, zam, tazminat dahil yapılan bir aylık net ödemelerin iki katı tutarına kadar para cezası verilir.
(Değişik fıkra: 25/04/2007-5628 S.K./4.mad) Kamu zararının, bu zarara neden olan kamu görevlisinden veya diğer gerçek ve tüzel kişilerden tahsiline ilişkin usûl ve esaslar, Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” hükmünü,
Konu ile ilgili 2.cil mevzuat olan, Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in Kamu Zararının Belirlenmesi Madde 6-(1) Kamu zararının belirlenmesinde;
a) Yapılan iş, alınan mal veya hizmet karşılığı olarak ilgili mevzuatında belirtilen ya da mevzuatında öngörülen karar, onay, sözleşme ve benzeri belgelerde belirlenen tutardan fazla ödeme yapılması,
b) İlgili mevzuatında öngörülen haller dışında, iş yaptırılmadan, mal veya hizmet alınmadan önce ödeme yapılması,
c) Transfer niteliğindeki giderlerde, fazla veya yersiz ödemede bulunulması,
ç) İlgili mevzuatı gereğince görevlendirilen komisyon veya kişilerce rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla iş yaptırılması, mal veya hizmet alınması,
d) Kamu idarelerine ait malların kiraya verilmesi, tahsisi, yönetimi, kullanımı ve elden çıkarılması işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması,
e) Görevlilere teslim edilen taşınırların zarara uğraması,
f) İdare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması,
g) Kamu idaresinin yükümlülüklerinin mevzuatına uygun bir şekilde yerine getirilmemesi nedeniyle kamu idaresine faiz, tazminat, gecikme zammı, para cezası gibi ek malî külfet getirilmesi,
ğ) Mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması, esas alınır.
Kamu Zararının Tespiti ve Bildirilmesi
Madde 7- (1) Kamu zararları 6 ncı maddede belirtilen hususlar göz önünde bulundurulmak suretiyle;
a) Kontrol, denetim veya inceleme,
b) Sayıştayca kesin hükme bağlama,
c) Adlî, idarî veya askerî yargılama,
sonucunda tespit edilir.
(2) Tespit edilen kamu zararına ilişkin yazı, tutanak, rapor, ilâm ve benzeri belgeler ilgili kamu idarelerine gönderilir. Kontrol, denetim ve inceleme sonucunda tespit edilerek kamu idarelerine bildirilen kamu zararlarına ilişkin belgelerde yer alan hususlar, ilgili harcama yetkilisinin de görüşleri alınmak suretiyle merkezde üst yönetici, taşrada ise idarenin en üst yöneticisi tarafından değerlendirilir. Taşrada idarenin en üst yöneticisi ile harcama yetkilisi
görevinin aynı kişide birleşmesi halinde değerlendirme üst yönetici tarafından yapılır. Yapılan değerlendirme sonuçları dosyasına konulur.
(3) Kontrol, denetim veya inceleme sonucunda tespit edilen kamu zararına ilişkin belgelerde, sorumlularla birlikte tahsil sürecine dahil edilecek ilgililer de belirtilir. Bu belirlemenin yapılmadığı durumlarda, zararın tahsil sürecine dahil edilecek ilgililer merkezde üst yönetici, taşrada ise idarenin en üst yöneticisi tarafından yaptırılacak inceleme ile belirlenir.
Hükümlerine haiz olduğu incelenmiştir.
19 Ekim 2006 gün ve 26324 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğini “Tanımlar” başlıklı 4’üncü maddesi kamu kaynağını; borçlanma suretiyle elde edilen imkanlar dahil kamuya ait gelirler, taşınır ve taşınmazlar, hesaplarda bulunan para, alacak ve haklar ile her türlü değerler olarak ifade et-miştir.
5018 Sayılı Kanunun 71’inci maddesi sadece kamu kaynağında usulsüz azaltma yapmayı kamu zararı olarak tanımlamamış, kamu kaynağında artışa engel olmayı da kamu zararı olarak kabul etmiştir. Örneğin, bir kamu görevlisi idarenin bir alacağını eksik tahsil ederse ya da alacağın tahsilini imkansız hale getirirse bu durum da kamu zararı olarak değerlendirilecektir

Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 7/2. maddesine göre,
“Tespit edilen kamu zararına ilişkin yazı, tutanak, rapor, ilâm ve benzeri belgeler ilgili kamu idarelerine gönderilir. Kontrol, denetim ve inceleme sonucunda tespit edilerek kamu idarelerine bildirilen kamu zararlarına ilişkin belgelerde yer alan hususlar, ilgili harcama yetkilisinin de görüşleri alınmak suretiyle merkezde üst yönetici, taşrada ise idarenin en üst yöneticisi tarafından değerlendirilir.” denildiğinden ilgililer hakkında işlem yapılmak üzere üst yöneticilere gönderilecektir.
Üst yöneticiler ise 5018 Sayılı Kanunun 11. maddesine göre merkez teşkilatına bağlı birimler için İçişleri Bakanlığı Müsteşarı, il özel idarelerinde vali ve belediyelerde belediye başkanıdır. Ancak, Milli Savunma Bakanlığında üst yönetici Bakandır.
Bakanlık Makamınca 18/04/2011 tarih ve B.05.İLİ.0.02.02.00-/663.01-2426 sayılı ile onaylanmış olan Mülkiye Müfettişlerince Düzenlenen Raporların Değerlendirilmesi, Takibi Ve Sonuçlandırılması Hakkında Yönergenin, “Dördüncü Bölüm Kamu Zararlarından Doğan Alacaklar ile Diğer Alacakların Takip ve Tahsili Amacıyla Düzenlenecek Raporların Değerlendirilmesi, İzlenmesi ve Sonuçlandırılması,
Genel olarak kamu zararlarından doğan alacaklar ile diğer alacakların tespiti MADDE 17- (1) Müfettişler yapacakları genel teftiş, özel teftiş ve denetim, araştırma, ön inceleme, inceleme ve soruşturma sırasında:
a) 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 71’inci maddesi,
b) 5355 sayılı Mahallî İdare Birlikleri Kanununun 22’nci maddesi,
c) 2006/11058 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konulan Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 7’nci maddesinin 1’inci fıkrası,
ç) Maliye Bakanlığınca çıkarılan Merkezi Yönetim Muhasebe Yönetmeliğinin 83’üncü maddesinin 1’inci fıkrası,
d) İçişleri Bakanlığınca çıkarılan Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliğinin 100’üncü maddesinin 1’inci fıkrası, hükümlerinin verdiği yetkiye dayanarak, tespit ettikleri kamu zararlarından doğan alacaklar ile kişilerden alacaklar hesabına borç kaydı gereken diğer alacakların takip ve tahsili amacıyla ayrı bir tazmin raporu düzenlerler veya düzenledikleri genel nitelikli raporlarda ayrı bir başlık altında bu hususlara yer verirler.
Mahalli idarelerde kamu zararlarından doğan alacaklar ile diğer alacakların tespiti; MADDE 18- (1) Mahalli idarelerde kamu zararlarından doğan alacaklar ile diğer alacakların;
a) Mahalli idarelerin mali işlemler dışındaki diğer idari işlemlerinin teftişi sırasında tespit edilmesi halinde, bunlar teftiş raporlarında ayrı bir başlık altında belirtilir.
b) Mahalli idarelerin mali işlemlerinin, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 77’nci maddesinin 2’nci fıkrası ile 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanununun 22’nci maddesi hükümleri uyarınca, teftişi sırasında tespit edilmesi halinde, bunlar mali durum raporlarında belirtilir.
c) Özel teftiş ve denetimler sırasında tespit edilmesi halinde, bunlar özel teftiş ve denetim raporlarında ayrı bir başlık altında belirtilir.
ç) Araştırma, ön inceleme, inceleme ve soruşturma sonucunda tespit edilmesi halinde, bunlarla ilgili olarak, ayrıca üç suret tazmin raporu düzenlenerek Başkanlığa verilir.
(2) a) Raporlarda tespit edilmiş kamu zararları ve kişilerden alacak konuları ile ilgili olarak, sorumlularla birlikte tahsil sürecine dahil edilecek ilgililer de ayrıca belirtilir.
b) Ayrıca, “Kişilerden Alacaklar Hesabına Kaydedilerek Tahsil Edilecek Tutarlar Özeti Çizelgesi” düzenlenip raporlara eklenir.
Mahalli idarelerde tespit edilen kamu zararlarından doğan alacaklar ile diğer alacakların takip ve tahsili MADDE 19- (1) 18’nci maddede belirtilen raporların mahalli idarelere intikal etmesi üzerine;
a) Sayıştay’ın dış denetimine tâbi olmayan mahallî idare birliklerinde, 5355 sayılı Mahallî İdare Birlikleri Kanununun 22’nci maddesi hükmü,
b) Kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıyla meydana gelen zararlardan doğan alacakların takip ve tahsiliyle ilgili işlemler, Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümleri,
c) Diğer alacakların takip ve tahsiliyle ilgili işlemler, Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliğinin 99, 100 ve 101’inci maddeleri ile diğer ilgili hükümleri, uyarınca işlem yapılır.
(2) Yapılan işlemler, Bakanlığın yazısı üzerine ayrıca, İl Değerlendirme ve Takip Komisyonunca izlenir ve işlemlerin sonuçları valilik aracılığı ile Bakanlığın ilgili birimine bildirilir.” Hükümlerine haizdir.
Kamu zararı tespiti halinde tazmin raporu düzenlemek yerine teftiş raporunda bir başlık açarak kamu zararı belirlenmesi de mümkün görülmemektedir. Ancak yeni Yönergenin 17. maddesinde “…tespit ettikleri kamu zararlarından doğan alacaklar ile kişilerden alacaklar hesabına borç kaydı gereken diğer alacakların takip ve tahsili amacıyla ayrı bir tazmin raporu düzenlerler veya düzenledikleri genel nitelikli raporlarda ayrı bir başlık altında bu hususlara yer verirler.”;
Yönergenin 18/a maddesinde “…Mahalli idarelerin mali işlemler dışındaki diğer idari işlemlerinin teftişi sırasında tespit edilmesi halinde, bunlar teftiş raporlarında ayrı bir başlık altında belirtilir.
c) Özel teftiş ve denetimler sırasında tespit edilmesi halinde, bunlar özel teftiş ve denetim raporlarında ayrı bir başlık altında belirtilir.”
(2) a) Raporlarda tespit edilmiş kamu zararları ve kişilerden alacak konuları ile ilgili olarak, sorumlularla birlikte tahsil sürecine dahil edilecek ilgililer de ayrıca belirtilir.
b) Ayrıca, “Kişilerden Alacaklar Hesabına Kaydedilerek Tahsil Edilecek Tutarlar Özeti Çizelgesi” düzenlenip raporlara eklenir.

Yönergenin “Mahalli idarelerde kamu zararlarından doğan alacaklar ile diğer alacakların tespiti MADDE 18- (1) Mahalli idarelerde kamu zararlarından doğan alacaklar ile diğer alacakların ;a) Mahalli idarelerin mali işlemler dışındaki diğer idari işlemlerinin teftişi sırasında tespit edilmesi halinde, bunlar teftiş raporlarında ayrı bir başlık altında belirtilir.” Yönergenin 20/a maddesinde mahalli idareler dışındaki kuruluş ve birimlerde “..Teftiş sırasında tespit edilmesi halinde, konu teftiş raporunda ayrı bir başlık altında belirtilir veya gerek görülmesi halinde ayrı bir tazmin raporu da düzenlenebilir.”
20/b maddesinde “Özel teftiş ve denetim sırasında tespit edilmesi halinde, bunlar özel teftiş ve denetim raporlarında ayrı bir başlık altında belirtilir veya gerek görülmesi halinde ayrı bir tazmin raporu da düzenlenebilir.” düzenlemeleri yer almaktadır.
Yönergede yukarıdaki hükümler bulunmakta ise de, tespit edilen kamu zararı hakkında teftiş raporunda ayrı başlıkta incelenmekle birlikte, ayrıca tazmin raporu düzenlenmesi gerektiği düşünülmektedir. Zira, tazmin raporları hakkında Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümleri gereği üst yöneticilerin karar vermesini gerektiren bir süreç işlemektedir. Ayrıca da teftiş raporları hakkında yine Mülkiye Müfettişlerince Düzenlenen Raporların Değerlendirilmesi, Takibi ve Sonuçlandırılması Hakkında Yönerge’nin 8. ve devamı maddeleri uyarınca da bir süreç işletilmektedir. Bu süreçlerin farklı olması sebebiyle tespit edilen kamu zararları ile ilgili olarak her durumda “tazmin raporu” düzenlenmesi gerektiği değerlendirilmektedir. Ki bu durum 2011 ve 2012 yaz teftiş görev emirlerinde de Mahalli İdarelerin Teftişi Başlığı altında “Tazmin Raporu” düzenlenmesi gerektiği biçiminde düzenlenmiştir.

1-Kamu Zararının Denetim Sırasında Tespiti Halinde Uygulanacak Usul
Kontrol, denetim ve incelemeleri sonucunda müfettişler tarafından tespit edilen kamu zararları merkezde üst yönetici, taşrada ise idarenin en üst yöneticisi tarafından değerlendirilecektir. Kamu idarelerine bildirilen kamu zararlarına ilişkin belgelerde yer alan hususlarla ilgili üst yöneticiler değerlendirme yapmadan önce ilgili harcama yetkilisinin de görüşleri alacaklardır. Bu değerlendirme sonucunda kamu zararı bulunduğuna ve takip ve tahsiline veya takip edilmesine gerek olmadığına karar verilir.
Kimlerin üst yönetici olduğu ise, 5018 Sayılı Kanunun 11. maddesinde belirlenmiştir. Buna göre, Bakanlıklarda müsteşar, diğer kamu idarelerinde en üst yönetici, il özel idarelerinde vali ve belediyelerde belediye başkanı üst yöneticidir. Ancak, Milli Savunma Bakanlığında üst yönetici Bakandır.
Üst yöneticiler, kamu zararları açısından sorumlulukları altındaki kaynakların kayıp ve kötüye kullanımının önlenmesinden sorumludur. Üst yöneticiler, mahalli idarelerde meclislerine karşı ve diğer kurumlarda Bakana karşı sorumludurlar.
Yönetmeliğin 10. Maddesine göre, Kontrol, denetim veya inceleme sonucunda tespit edilen kamu zararı alacakları üst yöneticiler tarafından yapılan değerlendirmelerden sonra sorumlularına tebliğ edilir. Sorumlunun kamu zararını bir ay içerisinde ödemesi istenir. Sorumlu olarak belirlenen kişinin 7 gün içerisinde itiraz hakkı bulunmaktadır. İtiraz merkezde strateji geliştirme birimince, taşrada ise takibe yetkili birimin en üst yöneticisince on iş günü içerisinde sonuçlandırılır. Ancak itiraz ve itirazı değerlendirme süresi ödeme süresini etkilemez.
Sayıştay denetçileri tarafından yapılan denetimlerde ise farklı bir usul belirlenmiştir.
Sayıştay denetçilerinin hazırlayacakları raporlar üzerine Sayıştay Daireleri ve nihayetinde temyiz kurulu tarafından karar verilmektedir. Sayıştay denetçileri tarafından inceleme sırasında mevzuata aykırı bulunan işler hakkında gönderilen sorguların bir örneği, üst yöneticiye bildirilir. Üst yöneticinin kamu zararı bulunduğuna dair kararı üzerine, idare Sayıştay’ın kesin hükmünü beklemeden, ayrıca bir denetim ve inceleme başlatabilir. Bu
inceleme sonucunda üst yönetici tarafından, kamu zararı bulunduğuna dair karar verilmiş ise, zarara yol açan kişi ya da kişilere ödeme tebligatı yapılır; sorumlunun kamu zararını bir ay içerisinde ödemesi istenir.
Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 22. maddesine göre, kamu zararından doğan alacakların sorumlular tarafından ödenmemesi halinde genel hükümlere göre takibat yapılarak dava açılır. Bu hususta 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 48. maddesinde “ Genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin hesap ve işlemlerinin denetimi sırasında denetçiler tarafından kamu zararına yol açan bir husus tespit edildiğinde sorumluların savunmaları alınarak mali yıl sonu itibariyle yargılamaya esas rapor düzenlenir.” hükmü bulunmaktadır.

2-Kamu Zararının Sayıştay İlamları ile Tespiti Halinde Uygulanacak Usul
Yargı kararları ve Sayıştay ilâmlarıyla tespit edilen kamu zararı alacakları değerlendirmeye tabi tutulmaz, merkezde strateji geliştirme birimlerince, taşrada ise takibe yetkili idare birimince doğrudan takip edilirler.
Sayıştay Kanunun 53. maddesinde, Sayıştay ilamlarının kesinleştikten sonra doksan gün içerisinde yerine getirilmesi gerektiği, ilam hükümlerinin yerine getirilmesinden üst yöneticilerin sorumlu olacağı ve ilamlarda gösterilen tazmin miktarının İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre tahsil olunacağı hükmü getirilmiştir.
O halde Sayıştay ilamı ile kamu zararı tespit edilmesi halinde, yetkili birimler tarafından gerekli tebligatlar yapılacak, sorumlular tarafından süresi içinde ödenmeyen kamu zararı için dava açılmayarak doğrudan icra yoluyla takibi yapılacaktır. Sayıştay ilamı ile kamu zararı tespit edilmiş ise sorumlunun maaşından doğrudan kesinti yapılamayacaktır. Zira tahsilat işlemleri 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre takip edileceğinden, 2004 sayılı Kanun’un 32. maddesine göre bu konudaki yetkili mercii icra dairesidir.
Sayıştay Kanunu’nun 53. maddesinde ödeme süresi olarak 90 gün öngörülmüştür. Oysa, Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 10/2. maddesinde ödeme süresi bir ay olarak belirlenmiştir. Yönetmelikte öngörülen bir aylık sürenin, kontrol, denetim veya inceleme sonucunda tespit edilen kamu zararı alacaklarının takibi için, Sayıştay Kanunu’nda öngörülen 90 günlük sürenin ise, Sayıştay ilamı ile tespit edilen kamu zararı alacaklarının takibi için uygulanması gerektiği düşünülmektedir.

3-Kamu Zararının Yargı Kararları ile Tespiti Halinde Uygulanacak Usul
Adlî, idarî ve askerî mahkemelerce hükme bağlanan kamu zararından doğan alacaklar için taraflara tebligat yapıldıktan sonra kararın kesinleşmesi beklenmez. (HMUK 433. maddesi, temyiz, kararın icrasını durdurmaz. İcra ve İflâs Kanununun icranın geri bırakılmasıyla ilgili 36 ncı maddesi hükmü saklıdır hükmünü getirmektedir.)
Yargılama sonucunda verilen tazmine ilişkin kararlar kamu idaresi tarafından doğrudan takip edilirler. Yönetmeliğin 15. maddesinde “Sayıştay ve mahkeme ilâmları ile hüküm altına alındığı halde sorumluları ve/veya ilgilileri tarafından rızaen ödenmeyen kamu zararından doğan alacaklar, 2004 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edilir” hükmü getirilmiştir. Bu hüküm gereğince kamu zararından doğan alacağı ödemeyen sorumlular hakkında da icra yoluna müracaat edilir.
5302 sayılı Kanunun 41. Maddesi Denetimle ilgili diğer hükümler, “Denetimin yapılması ve faaliyet raporunun hazırlanması hususunda bu Kanunda hüküm bulunmayan durumlarda 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile diğer kanunların ilgili hükümleri uygulanır.”
5018 sayılı Kanunun 71 inci maddesine göre; “Kamu zararı, mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır.
Kamu zararının belirlenmesinde;
a)İş, mal veya hizmet karşılığı olarak belirlenen tutardan fazla ödeme yapılması,
b)Mal alınmadan, iş veya hizmet yaptırılmadan ödeme yapılması,
c)Transfer niteliğindeki giderlerde, fazla veya yersiz ödemede bulunulması,
d)İş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla alınması veya yaptırılması,
e)İdare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması,
f)Kamu kaynakları ile yükümlülüklerinin yönetilmesinde, değerlendirilmesinde, korunmasında veya kullanılmasında gerekli önlemlerin alınmaması veya özenin gösterilmemesi suretiyle öz kaynağın azalmasına sebebiyet verilmesi,
g)Mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması,
Esas alınır.

Kontrol, denetim, inceleme, kesin hükme bağlama veya yargılama sonucunda tespit edilen kamu zararı, zararın oluştuğu tarihten itibaren hesaplanacak kanuni faiziyle birlikte ilgililerden tahsil edilir.
Alınmamış para, mal ve değerleri alınmış; sağlanmamış hizmetleri sağlanmış; yapılmamış inşaat, onarım ve üretimi yapılmış veya bitmiş gibi gösteren gerçek dışı belge düzenlemek suretiyle kamu kaynağında bir artışa engel veya bir eksilmeye neden olanlar ile bu gibi kanıtlayıcı belgeleri bilerek düzenlemiş, imzalamış veya onaylamış bulunanlar hakkında Türk Ceza Kanunu veya diğer kanunların bu fiillere ilişkin hükümleri uygulanır. Ayrıca, bu fiilleri işleyenlere her türlü aylık, ödenek, zam, tazminat dahil yapılan bir aylık net ödemelerin iki katı tutarına kadar para cezası verilir.
Kamu zararlarının tahsiline ilişkin usul ve esaslar, Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.”
6098 sayılı “Türk Borçlar Kanunu”nun “Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri” üst başlıklı ve “Sorumluluk” başlıklı 49. maddesi;
“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” Hükümlerine haizdir.
Konu ile ilgili yargı kararlarının incelenmesinde ise;
Yargıtay 4.Ceza Dairesinin E. 2008/22207,K. 2011/817,02.02.2011 tarihli kararında; “3194 sayılı İmar Yasası’nın 18. maddesinin uygulanması amacıyla yapılacak arazi çalışmasıyla ilgili olarak, ihale komisyonu kurulmadan ve şartname ile ihale onay belgesindeki ihale yöntemlerinin farklı şekilde belirtilmesi ve teklif mektuplarının da yönteme uymaması nedenleriyle 4734 sayılı İhale Yasası’nın 2/f ve 6. maddelerine aykırı biçimde gerçekleştirilen ihaleye dayanan yasaya aykırı sözleşmenin Belediye başkan vekili olan sanık …tarafından imzalanıp, muhasebeci vekili olan öbür sanık tarafından da kanuna aykırı ihaleye ve onaysız hak edişe dayanarak … YTL avansın yüklenici firmaya ödenmesine neden olarak belediyeyi zarara uğrattıklarının ileri sürülmesine karşın 5237 sayılı TCY’NIN 257/1. maddesi uyarınca eylemin kişilerin mağduriyetine veya kamu zararına neden olup olmadığı ya da kişilere haksız kazanç sağlayıp sağlamadığının incelenmesi ve kamu zararı yönünden yapılacak incelemenin de aynı ihalenin yasal gereklere uyularak gerçekleştirilmesi durumunda, hizmetin belediyenin daha az bir bedel ödeyerek yapılıp yapılamayacağının araştırılması gerekir.”
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun E.20007/4-88, K.2007/94, 17.04.2007 tarihli, kararında; “5237 sayılı TCY’NIN 257/1. maddesinde sözü edilen “mağduriyet”, gerekçede de işaret edildiği gibi, sadece ekonomik zarar anlamında değildir. Ekonomik zarar da söz konusu olabilmekle birlikte diğer bireysel hak ve çıkarların ihlali hallerini de kapsamaktadır. “Kamu zararı” ekonomik zarar anlamındadır. Somut (maddi) olmalıdır. Ancak, bunun için miktarın kesin olarak belirlenmesi şart olmayıp, olayın özelliğine göre somut bir zararın meydana geldiği anlaşılabiliyorsa, bu durum da kamu zararının varlığını kabul için yeterlidir . Görev gereklerine her aykırı davranışın kamu idaresine karşı duyulan güveni zedelediği ve böylece bir kamu zararına yol açtığı veya zararın oluşmasına yönelik elverişli hareketin yapılmasının yeterli olduğu biçimindeki genişletici görüş ve yorumlar yasa koyucunun kamu zararının ekonomik ve somut olması gerektiği yolundaki tercihi ile bağdaşmaz. “Haksız kazanç” ise görev gereklerine aykırı davranılmak suretiyle kişilere haksız bir yarar sağlanmasıdır. Yürürlükteki mevzuata göre bir husustan yararlanmaya hakkı olmadığı halde yararlandırılması suretiyle kişinin sağladığı kazanç biçiminde de tanımlanabilir. Mağduriyet kavramı; sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararla sınırlı olmayıp, bireysel hakların ihlali sonucunu doğuran her türlü davranışı ifade eder. Kamu zararı kavramı, 5018 sayılı “Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasası’nın” 71. maddesinde de; mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması şeklinde tanımlanmaktadır. Bu durumda kamu zararının bulunup bulunmadığı, her somut olay iş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek bir fiyatla alınıp alınmadığı veya aynı şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, somut olayın kendine özgü özellikleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu belirleme; uğranılan kamu zararının miktarının kesin bir biçimde saptanması anlamında olmayıp, miktarı saptanamasa dahi, işin veya hizmetin niteliği nazara alındığında, rayiç bedelden daha yüksek bir bedelle alım veya yapımın gerçekleştirildiğinin anlaşılması halinde de kamu zararının varlığı kabul edilmelidir. Ancak kamu zararının bulunup bulunmadığı belirlenirken; norma aykırı her davranışın, kamuya duyulan güveni sarstığı, dolayısıyla, kamu zararına yol açtığı veya zarara uğrama ihtimalini ortaya çıkardığı şeklindeki bir varsayımla da hareket edilmemelidir.” denildiğinden, bu hususların uygulamada dikkat edilip edilmediği,

Danıştay 2.Daire Esas :2011/10531,Karar : 2011/5633, Tarih:21.11.2011 kararı;
ÖZÜ:1) Yersiz ödendiği tespit edilen denetim tazminatının Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22.12.1973 günlü, E:1968/8, K:1973/14 sayılı kararı gereğince herhangi bir yargı kararına gerek kalmaksızın davacıdan istenilmesi mümkün olduğundan, bu meblağın davacıdan geri istenilmesi yolunda tesis edilen işlem, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken işlemlerden olduğundan, İdare Mahkemesinin işin esasına girerek bir karar vermesi gerekirken, davayı incelenmeksizin reddetmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.
2) Kamu görevlilerine sehven kanuna aykırı olarak yapılmış fazla ödemeler kamu zararı olmayıp, mevzuatın öngördüğü bir ödemenin yapılması sırasında hataya düşülmesine ilişkin olduğundan, uyuşmazlığın 5018 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.
Dava;Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı’nda Uzman olarak görev yapan davacıya 29.11.2005 – 14.1.2009 tarihleri arasında yersiz ödendiği tespit edilen denetim tazminatı tutarı olan 3.365,38 TL’yi ödemesi gerektiğinin bildirilmesine yönelik Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı’nın 11.5.2009 günlü, 431 sayılı işlemi ile bu borcun kaldırılması istemiyle yaptığı başvurunun reddine dair 1.6.2009 günlü, 754 sayılı işlemin iptali ve yoksun kaldığı parasal hakların yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır. Ankara 14. İdare Mahkemesi Hakimi tarafından verilen 15.7.2009 günlü, E:2009/795, K:2009/932 sayılı kararla; davacı adına 29.11.2005 – 14.1.2009 (mahkeme kararında sehven 29.11.2008 olarak yazılmış) tarihleri arasında yersiz ödendiği ileri sürülen denetim tazminatları toplamı
3.365,38 TL’nin bir ay içinde ödenmesi, aksi halde hükmen tahsil yoluna gidileceğine ilişkin işlem ile bu işleme yapılan itirazın reddine ilişkin işlemin, kurumun uğratıldığı ileri sürülen zararın, rızaen ödenmesinin sağlanmasına yönelik bildirim işlemi niteliğinde olduğu, rızaen ödenmemesi halinde 5018 sayılı Kanun’un 71. maddesi ile bu maddeye dayanılarak yürürlüğe konulan Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’te yer alan hükümler uyarınca tahsili yoluna gidileceği, bu haliyle davacının hukuki durumunda bir değişiklik yapmadığı gibi idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu bir idari işlem niteliği taşımadığı sonucuna ulaşılmış olup davanın esasının incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle dava incelenmeksizin reddedilmiş; bu karar Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nin 10.12.2009 günlü, E:2009/7123, K:2009/7624 sayılı kararıyla onanmış, karar düzeltme istemi de aynı Mahkeme’ce verilen 3.2.2011 günlü, E:2010/10159, K:2011/509 sayılı kararla reddedilerek Ankara 14. İdare Mahkemesi Hakimi’nce verilen karar kesinleşmiştir. Davacı tarafından, Ankara 14. İdare Mahkemesi Hakimi tarafından verilen 15.7.2009 günlü, E:2009/795, K:2009/932 sayılı kararın hukuka aykırı olduğu belirtilerek kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine; Danıştay Başsavcılığı “yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade eden” söz konusu kararın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasını istemektedir.2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Kanun Yararına Bozma” başlıklı 51. maddesinde,
“1. Bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenler, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabilir.
2. Temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde karar, kanun yararına bozulur. Bu bozma kararı, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmaz.
3. Bozma kararının bir örneği ilgili Bakanlığa gönderilir ve Resmî Gazete’de yayımlanır.” hükmü yer almaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle kamu görevlilerine yapılan fazla ödemelerin geri alımında uygulanacak mevzuatın saptanması gerekmektedir. Bu husus aynı tür uyuşmazlıklarda görevli yargı yerinin belirlenmesi açısından da önem taşımaktadır.657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 12. maddesinin birinci fıkrasında, kamu görevlilerinin kamu hizmetinin sunumunda kullanılan her türlü kamu malını koruma yükümlülükleri; aynı maddenin ikinci fıkrasında ise koruma ve hizmete hazır bulundurmak zorunda bulundukları bu mallara verdikleri zararın rayiç bedel üzerinden tahsil edileceği; son fıkrasında da, anılan zararın tahsil usulü düzenlenmiştir. Dolayısıyla, parasal hak ödemesini düzenleyen mevzuatın yorumunda hataya düşülerek memurlara fazla ödeme yapılması suretiyle oluşan kamu zararının, münhasıran kamu mallarına verilen zararın tahsil usulünü düzenleyen 12. madde kapsamında tahsili mümkün değildir.Devlet memurlarına sehven ya da mevzuatın yorumunda hataya düşülerek yapılan aylık ve ücret farkı ödemelerinin, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamında tahsil edilip edilemeyeceği hususuna gelince;
5018 sayılı Kanunun “Kamu zararı” başlıklı 71. maddesinde,
“Kamu zararı, mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır.

Kamu zararının belirlenmesinde;
a) İş, mal veya hizmet karşılığı olarak belirlenen tutardan fazla ödeme yapılması,
b) Mal alınmadan, iş veya hizmet yaptırılmadan ödeme yapılması,
c) Transfer niteliğindeki giderlerde, fazla veya yersiz ödemede bulunulması,
d) İş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla alınması veya yaptırılması,
e) İdare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması,
f) (5436 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin c/9 fıkrası ile çıkarılan bend)
g) Mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması,
Esas alınır.
(5436 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin a/21 fıkrası ile değişen fıkra) Kontrol, denetim, inceleme, kesin hükme bağlama veya yargılama sonucunda tespit edilen kamu zararı, zararın oluştuğu tarihten itibaren ilgili mevzuatına göre hesaplanacak faiziyle birlikte ilgililerden tahsil edilir. Alınmamış para, mal ve değerleri alınmış; sağlanmamış hizmetleri sağlanmış; yapılmamış inşaat, onarım ve üretimi yapılmış veya bitmiş gibi gösteren gerçek dışı belge düzenlemek suretiyle kamu kaynağında bir artışa engel veya bir eksilmeye neden olanlar ile bu gibi kanıtlayıcı belgeleri bilerek düzenlemiş, imzalamış veya onaylamış bulunanlar hakkında Türk Ceza Kanunu veya diğer kanunların bu fiillere ilişkin hükümleri uygulanır. Ayrıca, bu fiilleri işleyenlere her türlü aylık, ödenek, zam, tazminat dahil yapılan bir aylık net ödemelerin iki katı tutarına kadar para cezası verilir.Kamu zararlarının tahsiline ilişkin usul ve esaslar,Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.” Hükümleri bulunmaktadır. Yukarıdaki maddenin birinci fıkrasında kamu zararı tanımı yapılmış, ikinci fıkrada ise birinci fıkrada tanımlanan hususların geçerli sayılacağı haller belirlenmiştir. Bu itibarla 5018 sayılı Kanuna göre kamu zararı sayılan halleri belirlemek için anılan maddenin ikinci fıkrasına bakmak gerekecektir. İkinci fıkrada yer alan bentler birlikte değerlendirildiğinde ise, 5018 sayılı Kanunun kamu zararı kapsamının; kamu kaynakları kullanılarak piyasadan mal ve hizmet satın alınması sırasında fazla ödeme yapılması, idarenin gelirlerinin tahsili sırasında mevzuata aykırı davranılması ve mevzuatta öngörülmeyen bir ödeme yapılması suretiyle yol açılan zararla sınırlı olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim ikinci fıkra ile belirlenen kapsam içinde, kamu malına zarar verilmesi, kamu görevlilerinin hukuka aykırı eylemleri nedeniyle kişilere verdikleri zararın kamu tarafından ödenmek zorunda kalınması ya da mevzuatta ödenmesi öngörülmekle birlikte mevzuatın yorumunda hataya düşülmek veya ihmal ve kasıt yoluyla fazla ödeme yapılması halleri sayılmamıştır. İkinci fıkra bir bütün olarak değerlendirildiğinde “g” bendinde yer alan “mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması” kuralının kapsamının, yine mal ve hizmet alımları nedeniyle yapılan ödemeler sonucu oluşan kamu zararı şeklinde anlaşılması gerekmektedir. Kaldı ki, bakılan uyuşmazlık mevzuatta öngörülmeyen bir ödeme yapılması nedeniyle oluşan kamu zararı olmayıp, mevzuatın öngördüğü bir ödemenin yapılması sırasında hataya düşülmesine ilişkin olduğundan, uyuşmazlığın anılan Kanun kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu durumda; 71. maddenin birinci fıkrasındaki, “… mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal…” ibaresini ikinci fıkra ile belirlenen kapsam dahilinde gerçekleştirilen karar, işlem, eylem veya ihmal olarak anlamak gerekmektedir. Kamu görevlilerine daha önce sehven kanuna aykırı olarak yapılmış fazla ödemelerin geri alınmasında, 5018 sayılı Kanunun uygulanmasının mümkün olmadığı sonucuna varılmakla, bu tür uyuşmazlıkların çözümünde anılan Kanun öncesi hukuki durumun değişmediği ortaya çıkmaktadır. Bu itibarla; kamu görevlilerine sehven yapılan fazla ödemelerin geri alımında, tıpkı 5018 sayılı Kanun öncesinde olduğu gibi Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22.12.1973 günlü, E:1968/8, K:1973/14 sayılı kararının uygulanması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır. Diğer taraftan, uyuşmazlığa 5018 sayılı Kanunun uygulanacağı yolundaki yorum; sonucu tümüyle idari nitelikli olan ve idari yargı usul ve esaslarına göre çözümlenmesi gereken bir uyuşmazlığın, adli yargı yerinde çözümleneceğinin kabulü anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu anlama gelen bir yorumun Anayasanın 155. maddesi ile kurulan “idari rejim” sistemi ile bağdaşmayacağı da açıktır.

Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22.12.1973 günlü, E:1968/8, K:1973/14 sayılı kararında ise; idarenin, hatalı işlemine dayanarak ödediği
meblağın istirdadına, bir mahkeme kararına lüzum olmadan karar verebileceğine işaret edilmiştir. Buna göre; uyuşmazlığa konu fazla ödemenin de söz konusu İçtihat gereğince herhangi bir yargı kararına gerek kalmaksızın davacıdan istenilmesi mümkün olduğundan, bu meblağın davacıdan geri istenilmesi yolunda tesis edilen işlemin, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken işlemlerden olduğu sonucuna varılmış olup, İdare Mahkemesinin işin esasına girerek bir karar vermesi gerekirken, davayı incelenmeksizin reddetmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; Danıştay Başsavcılığı’nın kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile Ankara 14. İdare Mahkemesi Hakimi tarafından verilen 15.7.2009 günlü, E:2009/795, K:2009/932 sayılı kararın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51. maddesi uyarınca hükmün sonuçlarına etkili olmamak üzere kanun yararına bozulmasına; kararın birer suretinin Danıştay Başsavcılığı’na, Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı’na ve davacıya gönderilmesine, bu kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasına, 21.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
Denildiğinden, bu hususlara uygulamada dikkat edilip edilmediği,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.